Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

7 Haziran 2011 Salı

Sabah Bi Kuple Rüya İle Uyandım & Dönem Sonu & Depresyon Sonu

Biz iyi hissettiğimiz için; bilinçaltımız rahatladığı için mi rüya görürüz? Yoksa o bi iki dakikalık üç beş saniyelik görüntüler dizisi mi bizi rahatlatır? Ve sonra iyi hissederiz...

Sweet dreams in the witch house
"İyi hissetmek" Benim bu dönemin başlangıcından beri sürekli teğet geçtiğim bir şeydi; en fazla bir süreliğine kıyısında durduğum asla giremediğim denizdi...

Bir ferahlayamamıştım...

Huzur? Hani?

"Enchanted" filmi
Depresyon böyle bir şey. Geçeceğini düşünmüyorsun. Geçeceğini düşünmediğini düşünmen ise seni daha çok o kuyuya çekiyor. Tılsımı bu. Büyüsünü bunun üzerine kuruyor.

Sonra çıktığında dünyanın hala nefes aldığını ve hala sunacak şeyleri olduğunu görüyorsun...

Sonra anneannene bakıyorsun, komşusuna bakıyorsun ve 80 yaşlarına yakın olmalarına rağmen ne kadar keyifli olduklarını görüyorsun! Şaşırmamak elde değil!


İşkence Sona Erdi


Rapor için bana birden bire bir azim gelmişti. Bu gelen azim ne derece doktorun ilaç dozumda ayarlama yapmasına/değiştirmesine bağlı ne derece namaz kılmama bilmiyorum, ama normalde o sunumu hazırlamak için verilen 10 günün 8 gününü pratik olarak hiçbir şey yapmadan sadece ağlamak ya da ağlamayı isteyerek ölümü ve kötü şeyleri ne kadar bahtsız olduğumu vs. düşünerek geçirdikten sonra (bunu okuyan biri olursa, bu konulara yabancı olma ihtimaline karşı söyleyeyim; bunlar olumlu düşünme, daha kötülerini görme, güzel bi iki şey yapma, gayrete gelme vb. ile geçebilen şeyler değil, söz edilen bir bunalım da değil söz edilen klinik bir "depresyon" yani akla gelen olumsuz düşünceler kişinin öz iradesiyle kontrol edilemez durumda; çünkü beynin kimyasalları ve hormon salgılama düzeyi değişmiş) Neyse bu böyle devam etti... Ben iyice buhranlı hallere sürüklendim bu kadar emek ve başarıdan sonra master'ı bırakmam söz konusu bile olmuş durumda idi...

Bu reklam çok hoşuma gitti.


Son iki gün ise mucize oldu...



Mucizeye en yakın deneyimlediğim şey budur herhalde.

Birden bire düzeldim. Ve ben o sunumu yaptım. Gayet de güzel yaptım. Herkesin başladığından 2 ay geç başladım; hazırlamak için 100'de 80 daha az zamanım vardı ama oldu. Buna sevinmem de neye sevinirim? Şükürler olsun!!



İşte o hazırladığım gece.. Hiç uyumayacaktım aslında. Ama dedim sersem gibi olurum 3,4 saat kestireyim bari; hazırlamış olduklarımı doğru düzgün, gevelemeden sunma şansım olsun. Uyudum...Ve hayatımın en güzel rüyalarıydı...

1. bölüm: Ata biniyorum. BEN ATA BİNMEYE BAYILIRIM. O hissi uzuuuun zaman sonra yeniden yaşamak o kadaaar mutluluk vericiydi... Anlatmak mümkün değil. (Ama benim bindiğim kahverengi bir attı. Tıpkı Lala ile gittiğimiz o üniversite şenliğindeki gibi. :))


2. bölüm Orion: Rüyanın bu kısmı CENNET gibiydi. Biliyorum sayfanın sağında "Orion'ı unuttum" notu var. Bu belki de ona ulaşmak için çaba göstermeyeceğim, anlamına geliyor, ama...Ama işte. Orion oradaydı. Mutlu gülümsemesi tatlı gözleri ve kumrallığı ile.. Hani reklamlarda/filmlerde yarı açılmış bir yatakta yarı oturur şekilde, yarı çıplak, yarı seksi :) aile babaları olur ya muhteşem gülümserler onlar gibiydi... Gidip yanına uzanmamın mümkün mesafesinde... 


Buradaki adam acayip benziyor Orion'a :((
Gerard Butler olsa gerek.

Veee...Bu görüntülerin tadını çıkarıyordum ki DAYIMIN 8 OKTAV SESİYLE UYANDIM; "Hanımefendi Corel Draw'ın orijinal değil de kırık sürümü var mı acaba" Birkaç yere telefon ediyor her seferinde evi yıkacakmış gibi konuşuyor. Simav'da yeniden deprem oluyor beni de odağına oturtmuşlar sandım! ÖF YAAA! : (

4 Haziran 2011 Cumartesi

Simon Kızları 6 Kategoriye Ayırırmış!... -Mim

Dün Simon mesaj attı bana "naber" tarzı. (Nabeeer, Nası Gidiyoooo  tarzı :P)


Ben ise bazen, yani konuşmak istediğimde, çok sempatik bulduğum insanlara pat diye alakasız mesajlar gönderiyorum. Örneğin;


Hikaye şöyle başlayabiliyor:


Simon'la ilk okulda bi cafe'de görüştüğümüzde çay almaya gideceğini söylemişti. Ufak bir ayrıntı. Ama, elinde bir elmalı bir de normal çayla gelmiş. Burada elmalı çayı harika yapıyorlar, ben seçenek olsun diye bir ondan bir de siyah çaydan aldım; sen hangisini istersen onu seç diğerini ben içerim dedi. Çok hoşuma gitti!






Sonra karşılaştığımızda mesaj attım ve;


Tarçınlısı da güzel oluyormuş, dedim.


Ne? Hım?! What?


Elmalı çayın : )))


Bu tür şeyler tabi biraz flörtvari olabiliyor. Ama ne yapalım yani hoşlanmasınlar diye höt höt diyaloglar mı kuralım. : p






Bu konuda daha temkinli olmaya karar verdim ama. Bu tür şeyler geldi çünkü başıma. İstenmeden bir hoşlantıya mahal vermek gibi. Mazallah!






Evet, sonra bana bi link gönderdi doğrusu biraz manidar geldi ama çaktırmadım : p

Linki hemennnn sizinle/seninle paylaşıyorum (çoğu zaman yazılarımın bi kişi tarafından bile okunduğundan emin değilim de! : D Olsun! Bazen dönüp ben okuyorum:)))





Sonuncu kız ben miyim acaba? : p :P Ay yay yay Bu ne ukalalık di'mi. The perfect one hadi ordan : P Ama öyle düşünmedim değil! : D


Sonra... Uzuuun uzun konuşmaca ve şarkı linki göndermece. O bana ŞU şarkıyı gönderdi biraz sonra videosunu koyacağım ben de ona senin sesin de iyi gider bu şarkıya dedim. Çok sevindi! Çok şımardım şimdi, dedi. Cidden öyle ama : ) (Yoksa gene mi hala mı umut veriyorum? Arkadaşçayım ama :(( )


İşte onun da öyle... Erkeksi/ efkarlı, değişik bir sesi var... MFÖ konserinde şarkılara eşlik ederken; elinde sırt çantasından çıkardığı plastik şarap kadehi ne yalan söyleyeyim, etkilenmiştim. Ne var ki, sonra, yine kısa boylu olduğu gerçeği suratıma tokat gibi çarpmıştı : ) Ve yine, ne yalan söyleyeyim, esmerliği de hoşuma gitmiyor değil. 


Of Tanrım! Simon da bir sonraki ORION VAKASI yaratmaz inşallah! Önce elimin tersiyle itip sonra kul köle oluyorum da, bazen, huyumdur, sayıklayıp sayıklayıp duruyorum, gönderdikleri şarkılar filan efsane oluyor. (Bkz. UNINTENDED dinlesene! :-))




Sonraaa, benim gönderdiğim şarkıları umarım yanlış ya da kendine gibi MESAJ GİBİ algılamamıştır. : ) Çünkü bi şarkı göndermişti. Doğrusu uyduruktan bi şarkıydı biraz, pek yorum yapmadı, ama bana Shania Twain'in You're still the one I belong to, the only one I dream of, still the one I want for life!... şarkısını anımsattı. (Ve gönderdim bunu anımsattı diye. : D Ama yok ya, o kadar uzun bi geçmişimiz yok  : p : ))


Simon kızları şu kategorilere ayırırmış:


1. Statüye, mevkiye tapanlar 
2. Paraya tapanlar
3. İlgi manyakları
4. Deli olanlar
5. İyi olanlar
6. Çok iyi olanlar


Ben ise 5.5 muşum... 6 da olabilirmişim henüz emin değilmiş : ) (Bu arada 6. kategoriye sadece Veronika girermiş, onun yurtdışındayken çıktığı Polonyalı kızarkadaşı. Hmmm!..)


Ben ya ben? Erkekleri nasıl kategorilere ayırıyorum?


Hmmm... Bu da mim konusu olsun! Ben sonra cevaplayayım...


Erkekler;


Kızları nasıl kategorilere ayırırsınız? (Bunu yaparız evet, değil mi? Biriyle tanıştığımızda, bir sohbet ettiğimizde, yalnızsak ve bir sevgili de arıyorsak...Zihnimizde...Böyle bir ayrım vardır, devam edip etmeyeceğimizi belirler belki de!)


Kızlar;


Ya siz? ; ) ; )

Mimlenenler:


LİMBOLİN


PİTİSCE


SPOT IŞIĞINI ARAYAN KIZ


BY IZOCIN


STUMMSCREAM


SPOTLARIN UZAĞINDA


HAYALLERİN PEŞİNDEN KOŞAN KIZ


DERİNLİK SADELİKTEDİR



Mim -İlk Defa Bu İşlere Bulaşıyorum ZAMAN TÜNELİNE GİRELİM Bİ!

İtiraf: Daha önce beni mimleyenler olmuştu ama ben üşengeçliğimden, ya da o zamanlar belli bir tema çerçevesinde bu blogun ilerlemesini istediğimden hiç girişmemiştim. Kısmet sevgili Limbolin'e imiş. : ))


Geçmiş zamana gidiyoruuuuuuuuuuuz!...

Geçmiş zamanda kiminle yaşamak istiyorum kim olmak istiyorum?

Of!...

Bak şimdi çok heyecanlı bu...

Uzun uzun yazmak isterim; ama lanetli bir raporu yetiştirmeye çalışıyorum.

Marilyn Monroe olmak istiyorum, ama Madame Curie de! Napıcaz? (Ayrıca blog'un isminden belli değil mi? : ))

Başkalarını da mimlemem gerekiyor şimdi dimi?

Devam edicem...

3 Haziran 2011 Cuma

Nerdesin?

Nedense bu şiir geldi birden bire aklıma... İlk annem okumuştu bana... Onun tatlı gençkızlık defterinde yazılıydı; aynı zamanda kendisinin çizdiği resimlerle de süslü...Benim yetenekli annemin. 



Geceleyin bir ses böler uykumu, İçim ürpermeyle dolar: -Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin. 

Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgarlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana: -Nerdesin? 

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Ta derinden bir gün bana “Gel” desin.


Ahmet Kutsi Tecer 


Okudun mu? Sevdin mi?....

---------

Bugün halam aradı. DOLARES'e gidiyorum yakında!... (Sevinç? Ne hissedeceğime karar veremedim.)


---


Demiş ki;

Duvarlar sebepsiz yere yoktur orada.

Duvarlar bizi dışarıda tutmak için

değildir orada,

Duvarlar ne kadar çok istediğimizi göstermemiz için bir şans vermek içindir

Yeterince çok istemeyenleri durdurmak içindir...

(R. Pausch)

Yeterince çok istemiyor olmaktan korkuyorum hayatta...



----

Anneannemdeyim...

Dedemin öldüğü yatakta...

İlkokuldayken yatağa uzanıp baktığım tatlı avizenin hala duvarda asılı olduğu odada!...

16 sene!!!

Dile kolay....

Buraya yatar ve annem işten gelene dek uyuma numarası yapardım. "Aaa! Uyumuş!" derdi.

Annem...

Canavarlaşan ama canım annem.

Ne diyebilirim...

Keşke bu kadar hüzün olmasaydı yaşamımda...
Keşke bu hüzünlerden bir sandal yapabilseydim. Olur muydu ki?

Keşke bu hüzünlerden bir kurşun geçirmez yelek?

Bu hüzünlerle avucumda, ben hayata karşı ne yapabilirim?

Öylesine yaşamış biri olmak istemem...

Hayatımın kayda değer bir şey yapmadan boş boş  geçmesini...İstemem!....

---

Neden bu kadar hevessiz ve kırılgan hissediyorum ben? : (

***

Raporda ilerleme kaydettim. Ve kazasız belasız şu dönemi atlatma yolunda offf son metreleri koşuyorum. Sıkıntılı!!!


Bir gözlük takmak istiyorum SADECE iyi şeylerii gören!!!


2 Haziran 2011 Perşembe

Seni Bratislava'da Yakalarım!

Simon ile muhtemelen pazartesi buluşacağım. Onun tatlılığını ve sesini özledim... Bir akraba yakınlığı veren tavrını. GÜVEN duygusunu... Sonra da toplu bir şekilde buluşacağız... Görüşmeyi o teklif etti.

Şu OLAY da anlattığım tiplerle bir daha görüşmedim. Yani bir sonraki şenlik gecesi haricinde. Onda da zaten hiçbir şey olmadı. Sonra yalandan şirin sözlerle çağırdıkları SMS mesajına ise hiç cevap vermedim...



Gerçek olan Simon'dır. Ve bu şiiri ona yazdım:


Yaz sesleri dolduruyor çimenlerin çoğul titreyişini


Yıldızların bir insanın gözlerinden dökülüşünü

Bir gece bir stadyuma dolan 

Bir şarkının ardına bakmadan gidişini

Hep bir ağızdan söylenen.

Yaz sesleri ki onlar Bir çocuğun etekliğindeki rüzgar

Bir bisikletin bir yazlığın önünü sabaha dek bekleyişi

Ekmek almaya giden komşu çocuk kadar 

Yakın ve renkli

Yaz sesleri dolduruyor içimi

Yaz sesleri, benim

Bahar arkadaşımdan ayrılmadan önce

Ona bir kitap hediye edip

Ve arasına bir not iliştirmeden önce

İşittiğim;

"Belki bir gün görüşürüz yine,

Ve sonbaharda yine aynı gülümsemen dileğiyle..."


Ona, görüştüğümüzde "Knulp" adlı kitabı  (Hermann Hesse) ödünç vereceğim...

O bu yaz neredeyse bütün Avrupa'yı geziyor. "Bırak saha çalışmasını sen de gel, atla gel!" dedi. Bi buruk hissettim. Bi yoksun. Bi onu kaptıracağım hissi. E, madem ona aşık olamam diyorsun neden böyle hissediyorsun a benim B.J. kızım? (B.J.= ben :)) Ben de "Seni Brastislava'da yakalarım! ; )" dedim. Ve üzüldüm...

Ve bir de daha önceki sevgilisinin bu gezilerden birinden olduğunu biliyorum... Ve sayfasında da yakın zamanda sosyolojide okuyan, bizim üni.den bi kızı eklediğini gördüm. İyice üzüldüm. Abartıyor muyum? : ( Evet. Reddettiğim, "yok arkadaş o!" dediğim ve kısa boylu bulduğum bir çocuk için fazlasıyla evet... Yetmez ama evet.  : p Eheheh : p : p

HABERLER HABERLER...


Depresyonu yaz vakti giydiğim gereksiz bir kürkü sırtımdan sıyırıp atar gibi attıktan sonra bana son sunum ve son rapor için 2 gün kaldı!!! 2 gün!!! 2 GÜN!!! Kazasız belasız atlatırsam bu dönemi iyi atlatmış olacağım... 


Doktoraya bu konuda devam etmemeye karar verdim ve bilim yerine daha çok insan ilişkileri ve iletişimle ilgili aktif alanlara kaymaya

Birkaç gündür namaz kılıyorum ve bunu bir alışkanlık haline getirmek istiyorum.

2 gün önce Kültigin ile görüştüm ve o görüşmede "Her birimiz bir mucizeyiz" yazısını okudum tesadüf eseri yolda bir yerde. Sonra bir tepede, bir koşu parkuru gibi bir yerde dini, derin konuları konuşuyorduk. Sonra yaklaşık 10 senelik inanmakla inanmamak arasında gidip gelen kararsızlığıma son veren bir şey oldu. Belki de bir mucize...Ve eve gelip namaz kıldım. Ve gitgide daha çok iyileşiyorum. İçimde bir huzur bir umut.... 



Anneannem çok mutlu oldu...


Bu gece yine Orion'ı özledim...


Yakında halamın yazlığına gidiyorum. SEVİNÇ UMUT HUZUR DENİZ GÜNEŞ KİLO VERME ENERJİ TOPLAMA beni bekliyor olacak orada!!!


Belki de benim için bi:





; )

-B.J.

ÇOOOOOOOOK MUTLU/UMUTLUYUM!!!

HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK.

EĞER BUNA İNANMIYORSANIZ,

ÖNCEKİ YAZILARIMA BİR GÖZ GEZDİRİN VE NE KADAR BULUTLU OLDUKLARINI GÖRÜN...

ŞİMDİ HAVA ARALANDI....

ŞİMDİ ÇOK ÇOK ÇOK İYİ HİSSEDİYORUM.



P.S. Orion yine aklımda!!! Bu kandil gecesi. Bu gökyüzü maviliği, bu karanlık, bu sonsuzlukta....

Bazı insanlar vardır bazı anlarımıza dokunur ve geçerler...

Bir fotoğrafı kalır aklında... Resmi çekilmiş şekilde, sesinin tınısından onun yaşattığı bir histen bir parça, o hep oradadır, yüreğinde bir yerde...

40 senelik evlerin kalorifer üstlerindeki raflarında tozlanmış fotoğraflar gibidir, anlamı hep berrak kalır, hiç yıpranmaz. : )

31 Mayıs 2011 Salı

Tereddüt Edersen...

Ve tereddüt edersen bacakların seni taşıyamaz. 'Yürüyeceğim' de, bas ve yürü.

-Necip Fazıl Kısakürek

29 Mayıs 2011 Pazar

Dua

" Patricia L. Mayda"

‎"Nerede olursam olayım, vaktimi yitiriyormuşum gibi bir duyguya kapılmaktan korkuyorum."

Marguerite Duras - Parkta


28 Mayıs 2011 Cumartesi

Kendime Not

İhtiyaçlarının seni kontrol etmesine izin verme.

-Alman bir arkadaşım



Not içinde not: Uzun süre aradan sonra biraz önce yeniden Simon'la konuştum. Sanki her şey normal süsü verilmeye çalışılmış ama yine de biraz buruktu.

Lala İle Yağmurlu Bir Akşam

Lala havuza gitti. Süper üni'nin havuzuna. Beni de çağırdı ama gidemedim, çünkü mayomu ilk deneyişte bulamadım,2.,3. deneyişlere ise vaktim yoktu :) Ben de havanın kötü olmasını bahane ettim.

Canlı müzik yapılan bi yere gittik, şu şarkı çaldı bayıldım:


Lala ile Simon kanka olmuşlar. Baya yazışıyorlar falan face'ten. Bana Lala'nın dediğine göre Simon benim arkadaşım olduğu için konuşuyormuş onla.Yani hep beni de işin içine katan organizasyonlar falan yapıyormuş. İşte açıkhava sineması bilmem ne. Simon'a karşı çekingenliğim sürüyor hala...


Bugün günlerden sonra ilk defa rahat nefes aldım ŞÜKÜRLER OLSUN...

Günler süren yataktan çıkamama ve kabus görme döneminden sonra;MUTLU bir rüya gördüm;

Bir evdeyim, ferah bir ev, yeni eşyalar... Huzur... O kadar güzeldi ki cennet gibiydi...

Sonra komşuhanımteyze geldi, öğleden sonraya doğru psikolojim daha çok düzeldi.

Hep böyle olsa keşke. Hep böyle umutlu ve rahat olsa psikolojim. Bununla mücadele etmek zorunda olmasam.Depresif düşünceler bir sarmaşık gibi sarmasa. "Gülmek sana çok yakışıyor!" Şen'imdir ben şen!!! B.J.'in kahkahaları derlerdi başka bir şey demezlerdi; sen bir yere girince sanki güneş açıyor derlerdi; senin gülüşünü unutamam derlerdi, B.J. ne tatlı kahkaha atıyorsun sen öyle, ne güzel gülümsüyorsun derlerdi NAZAR OLDU : (((

Nedense Nilgün Marmara'nın şu şiiri aklıma geldi:


Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!

Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm
bu solgun yürek için.
Sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir.,
bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi.

Yitiyor işte gözardı edilen bedenim,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden
Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!

Bilirmiydim yaklaşan karanlığı daha önceleri,
Son verilebilir yaşamın benimki olduğunu?
Şendim, şendim ben,
Kahkaham insanları ürkütürdü!

Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden,
Kalıvermeliyim öylece kaskatı!

Ayrıca bugün master bittikten sonra bi şekilde baya kurumsal bi şirkette satış mühendisi vb. olarak işe atılma ya da ticarete atılma vb. hayaller kurdum.
Hep hayal kurarım zaten ben.
Sonra yıkarım.
Böyle putlarım vardır benim.
Bunlara olan inançlarım devam etmemi sağlar.
Sonra ara ara tökezlerim.
Çünkü siyah köpek gelir.
Siyah Köpek: "The Black Dog". Winston Churchill'in depresyonuna verdiği isim....
İşte böyle...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Heh heh heh


If you're not part of the solution, you're part of the precipitate!

....

‎"My imagination makes me human and makes me a fool; it gives me all the world and exiles me from it." (ursula k. le guin)

24 Mayıs 2011 Salı

Simon, Seni Kaybetmekten Çok Korktum! -Müzikal Gecesi, Buruk Biraz



REGL DÖNEMİ FACİASI ve önceki yazılardan tanıyacağınız Simon'la yeniden görüştüm. Bana küsmüş olduğunu, suratımı bir daha görmek istemeyeceğini düşünmüştüm. Onu gördüğüme çooook mutlu oldum. Bir müzikale gittik. Bunu da bir kız arkadaşım ayarladı o gün konserde tanışmışlardı; kız arkadaşım Hazel face'te ekledi bunu, konuştu etti çağırdı...

Müzikal'i izlerken bi ara aklıma geldi; Simon'a onun ne kadar özel olduğuna dair cümleler sarf etmek, nası tatlı bi ruhu olduğuna dair, onu kaybetmediğime nasıl mutlu olduğuma dair, o benim için, o gece nasıl söylediyse B.J. farklı bi kız, o altın gibidir, diye, ben de ona  söylemek istedim, aklımdan geçti, ama olmadı işte, hiçbi şey söyleyemezdim... Havadan sudan sohbet sadece, arada.



Bu gece güzel bi geceydi aslında...

Daha güzel olabilirdi depresif düşünceler yeniden gelmeseydi. Elimde değil. Keşke elimde olsaydı. Müzikalin bir bölümünü bununla mücadele ederek geçirdim. İnsanlar neden suratımın asıldığını sorduğunda bazen verecek cevap bulamıyorum.

Bazen çok ufak şeyler beni incitebiliyor ve kendimi hayata karşı çok savunmasız ve zayıf hissediyorum.

Güçlendiğimi düşündüğümde güçsüz olmamı fark etmemden sebep sanırım...

Ama her şey iyi olacak yine de...


Ve yıldızlı bir yaz akşamı ben çok mutlu olacağım, gökyüzüne bakarken...


Ve yalnızlığım, hatırlamadığım, uzakta kalmış bir yerlerde..


Ve ellerim üşümüyor olacak.


(Çünkü birisi, iyi kalpli bir prens tutuyor olacak) :)


---

Simon'ın bir de arkadaşı geldi; Harry. Harry Simon'ın meğer aktivite arkadaşı imiş...Başka aktiviteler de planlayacağız böyle. Açıkhava sinemasından bahsetti Simon, ben de bayılırdım aslında ama...


Ve sonra, sonra koca bir yaz tatili girecek araya...Ve yeni bir dönem; sonbaharın başlamasıyla Simon'la ne olacak, ya da kimler girecek o zaman hayatıma belirsiz...

Ama umuyorum ki daha güzel olur her şey...

Dilekler...Dilekler..

Derslerim rayına girmiş olur...


Psikolojim düzelmiş olur...


Kendi evimde yaşamaya başlamış olurum...


Kilo vermiş olurum...


Dileklerim bunlar....


Seneye latin danslarina ve biniciliğe gitmeyi planlıyorum. Umarım iyi arkadaşlıklar olur bunlardan. Umarım bölümde de daha fazla arkadaşım olur.


Bunları diliyorum işte...


Ama en çok şu depresyondan kurtulmayı...

Yaz Planları

Bugün Simon'a yaz planlarımdan bahsettim. DOLARES'e gideceğimden bahsettim; orada halamın yazlığında kalacağımdan, onun bana verdiği kitabı da o zaman bitirebileceğimden vs...


Böyle drive in'ler de süper oluyor... : )

Müzikalden Bir Söz

Şöyle bir söz geçiyordu müzikalde: Ben senin masalında neyim, doğrusu bilmiyorum ama sen benim masalımda bir mucizesin. 

Tesadüfen, bir yolculukta tanışıp evine gittiği bir 'yabancı'ya söylemişti bunu. Pardon, söylememişti. İntihar mektubunda belirtmişti....

Karmaşık bir hikaye!!

.......

Müzikaldeki Hiç Tanımadığım Gıcık Kız

Ayrıca müzikalin arka plan korosunda Arf'in "aşkito" olarak nitelendireceği bir zamanlar (üniv. zamanları) 'çıkayazdığım' bi çocuk da vardı. Kendi söyledi müzikalde olduğunu! Tek tük mesajlaşmıştık bu ara, uzuuun  bir aradan sonra face'ten.

Ve başrollerden birinde de biz çıkayazarken RESİMLERİNİ çizdiği bi gıcık kız vardı. Okulun popülerlerinden. Nasıl kıskanmıştım yaaareppi!!! İyicene gıcık oldum şimdi kıza!!! Rejim yapmak için böyle bi gaza geldim falan.

O zamanlar ben bu okulda değildim tabi. Daha kendi halinde bi üni.deydim. Bu okula gelmek için yanıp tutuşuyordum. Geldim. Umduğumu buldum mu? Açıkçası hayır. 

Be careful what you wish for you just might get it

Ne dilediğine dikkat et, bakarsın olur!!!

Mutlu olmak bi yana bi de, bu okulun muhteşemliğini gördükçe neden liseden sonra bu okula gelemedim ben ah ah ah diye buna yanıyorum!!!

Berbat bi duygu.

Elimde değil.

Üniv. dönemini burada geçirenlere öööööyle imreniyorum ki : ((( 

Sanki Isadora'da boşa geçirmişim senelerimi sanki duyan da orada evden çıkmadım sanacak. Ama buraya dönmek... Tanıdık simaları görmek... Liseden bi kızı gördüm mesela...

Ne bileyim, garip, çok garip bi his.

Hazır değildim belki de yüzleşmeye, geri dönmeye...

Kötü anılarım olan bu kenti,

Terk etmiştim ama

Aslında

Hiçbir zaman

Gerçekten

Terk edemezmiş insan

Bir şeyi.


Isadora'daki APTAL ve MUTLU hallerimi özlüyorum. Kocaman hayallerim varkenki...

Not: Simon bana bi kızla ilgili konuşurken "Çok güzel bi kız" dediğinde kıskançlık duyguları hissediyorsam bi anlama gelir mi?

"Your existence gives me hope."

19 Mayıs 2011 Perşembe

İsmi HOPE Olan Bir Kasabaya Gitmek İstiyorum

Yer: Anneannemin evi
Konum: Balkonun kenarındaki eski tip (neredeyse antika) koltuk
Mod: Orta şeker


Güneşsiz bir Perşembe sabahından merhaba!


Merhaba 19 Mayıs! Merhaba gençlik!


Merhaba GENÇLİĞİM! (Bu günleri çok arayacağım di'ymi? Teknik ve teorik olarak öyle gerekli!!!)






İSTEK:


İsmi Hope olan bir kasabaya gitmek istiyorum. Bu yer belki de Amerika'da... Başka bir kıtada! Orada insanlar mutlu ve çörek pişirip komşularına götürüyorlar. Birbirlerine gülümsüyorlar, tatlı şirin toplantılar düzenliyorlar... Balık tutmaya gidiyor ve gün batımını izliyorlar.

Bu köpeğin ismi Hope, o beni çok etkiledi:


Dün önce kütüphanede çalıştım, tanıdığım kimse yoktu ortalıkta. Önceki günki paspal halimden sonra saçım düzgün, yeni bir rimel almış ve onu sürmüş bi şekilde gittiğim için bu sefer, çok mutluydum. Ne varki yaklaşan bahar alerjisi peşimi bırakmadı, ve gözlerim yaşardı, makyajım biraz bozuldu...

GUYS&AKDENİZLİ DAVRANMAK&MUTLU OLDUM:)

Sonra bölüm binasının oraya gittim. Başka bir üniversiteden gelip de buradan sadece bir ders alan çocukla karşılaştım Kumral Joe. Kumral Joe masaya çağırdı, bir çocuk daha vardı; o da Sevimli B. Sevimli B. başka bir üniv. bir başka mühendislik bölümünü 3 sene okuduktan sonra son sınıfta bırakmış! Ve buraya gelmiş; ama dersleri vs. hiç sevmiyor, doğru düzgün gelmiyor bile derslere. Bu arada çalışmış tabii, bir reklam ajansı varmış, bir ev bile almış küçük. Çok tatlı bi insandı. Konuşkan, girişken, Almeida'da az rastlanılır cinsten. Ama Almeida'da böyle insanlar pek hoş karşılanmıyor biliyorum. Bu kadar doğal olmamak gerekiyor, daha kontrollü olmak gerekiyor; böyle içten, doğal, girişken olunca sanki değerin azalıyor. Yani, bir Akdenizli gibi davranamazsın Almeida'da.Bunu anladım. Sevimli B.'nin arkadaşları geldi bi an yanına, "Bakın bu sizin asistanınız olacak!" dedi benim için. Mutlu oldum :) Sevimli B. ile vakit geçirmek çok güzel bi histi. Çok mutlu oldum. Ayrıca mesleki bilgimi göstererek biraz hava atacağım fırsatlar da yakaladım, ekstra mutlu oldum. Elimde bi iki makale vardı, Kumral Joe "Sende profesör olacak azmi görüyorum" gibi bir söz söyledi. Dünyalar benim oldu. :)



Dün oturduğumuz yer, karanlık-lanet bölüm binasının yegane güzel yeri. Bu kadar adı olan "top" bir üni.nin böyle 3. sınıf devlet dairesini anımsatan fiziksel şartlarının olması çok iç karartıcı! İnsanlar artist...Ama özellikle bizim bölümdekiler. :( Başka bölümdekiler de böyle bir şey görmedim.

"Sonra Orta Malı Derler"& Salma Üzerine...

Sonra yine kütüphaneye gitmeye karar verdim. Yolda, ta okula başladığım ilk zamanlarda Salma tarafından tanıştırıldığım yaşı büyük bi tiple karşılaştım. İyi çocuğa benziyor... Ama Salma'yla küsmüşler meğer. O daha sonra bir sanat filmi izlemeye gitti. Ben Salma'nın yanına gittim. Özlemişim onu, renkli gözlerini, suratındaki saf ifadeyi ve doğallığını. Doğallığı. En çok bunu seviyorum. Bir şey sor, içtenlikle cevap verir. Süsleme yok, değiştirme yok, reklam yok, kendini olduğundan daha iyi göstermeye çalışmak vb. yok. (Bayan Fakülte Derecesi'nin aksine!) Ona bir ara deli olmuştum, inanılmaz sinir olmuştum çünkü tam bir "ATTENTION WHORE" (ilgi manyağı) gibi davranıyordu. Ayrıca sürekli "Ben çok zekiyim" halleri ve bir de "Ben bütün erkekleri tavlarım." halleri. Ama yine de dost halleri çok iyidir onun... Mutlaka yardım etmeye çalışır...Ve dinler...Muhteşem özellikler. Bu yüzden onun bazı hallerini de görmemezlikten gelmeye karar verdim.
Anlattım olayı. (REGL DÖNEMİ FACİASI) Dikkat et, bu üni. böyle, dedi. Benim başımdan 30-40 defa böyle şeyler geçti, bir süre sonra içmiş olsan da öğreniyorsun taktikleri, ne yapman gerektiğini vs. dedi. Ama sen bunları yaşama, dedi. İyi tanımadığın insanların yanında içme, dedi. Allah'tan bir şey yapmamışsın, dedi. Rahatladım ben...



O çok kez böyle bir yanlışı yapmış ama. Sonra da "Sen zaten orta malısın" lafını bile duymuş. Bana anlatmıştı; benim de tanıdığım bi çocuk. (Harry Potter diyelim) Ben Isadora'da yaşıyorken bir iki geldiğimde karşılaşmıştık. Çok etkileyici konuşuyordu o çocuk. Beni mantı yemeğe davet etmişti. Sanki bana da biraz yazmıştı. Renkli gözlü, kısa boyluydu. İşte Salma ilk olayını onunla yaşamış; böyle ilk vukuat. Yurtta kalmış bi yaz, ailesi Almeida'da olmasına rağmen, bi gün Harry kendi odasına çağırmış içki içmişler, öpmüş bunu Harry, sonra da ne güzel oluyor bunu sık sık yapalım Salma, evlendikten sonra falan da ikimiz buluşup yapalım, demiş, hatta sanırım Salma'yı yatağa doğru yatırmaya çalışmış vs. Salma, lise bitmek üzereyken "Bi kızın müstakbel eşine en büyük hediyesi öpülmemiş dudaklarıdır" diyen bir kızdı!!!



Matematikçi Kız Flame Bana İskambil Falı Baktı


Matematikçi kız Flame'i o kadar çok sevdim ki. Çok doğaldı... Bizim bölümdekiler bi öyle bi havalar bi kaprisler bi tuhaflıklar zaten. Nasıl sinir oluyorum!!!

Dile bir dilek! dedi, kartları kesti. Sonra açtı, açtı, açtı, bir şeyler yaptı, birini bi yere, birini başka bir yere koyuyor, bazılarını bir kenara ayırıyor, bir değişik, bir konsantre, bir ciddi bir iş, bekliyorum neler söyleyecek diye. "Olcak!" dedi. :) Çok sevindim.

Ayrıca masalardan birine oturduğumda 2 tane Joker buldum. "Ah bir Joker" diyordu ya Mirkelam, işte onu ben buldummm! Hem de 2 tane buldum, aldım çantama koydum. :)


Winning in every place
Cause you're my lucky Ace...

15 Mayıs 2011 Pazar

REGL DÖNEMİ FACİASI





WHERE IS THE LOVE? :(((((((((((


Ön açıklama: My love Mo-i tamamen yalan oldu : ( Çünkü çocuğun beni facebook'a eklemekten başka numarası olmadı. : ((

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Asıl konu:

Biraz geriye sarmalıyım önce sanırım...

Simon, Simon...

Her şey Simon'la başladı.

Her şey gerçekten Simon'la...

Ben ilk geldiğimde o florasan lambalı yurda;

Şaşkın ve sevinçli;

Süper-üni.ye gelmenin zaferi;

Ve yalnızlık; ve Orion duyguları, arayışı;

Ve, Simon oradaydı

Tamir etmek için bilgisayarımı;

Sonra benimle tanıştı.


---Bu introdan sonra---

Hatırlarsanız B-b-water'la buluşacağım gün, Simon'la karşılaşmış -çok uzun aradan sonra- ve çok sevinmiştim.

Sonrası;

Çok kez facebook'ta konuşma...

Film alışverişi

Yorumlama

Bi yerlerde oturma

Onun arkadaşlarıyla oturma

Onun arkadaşlarıyla takılmaca

...Ve böyle bir yoğun sohbet, buluşma, görüşme döngüsü.

(Arkadaşları beni çok sevmişler -onlar da çok şirin çocuklardı!)

Sonraaaa, derken, yağmurlu bir gün; ben gelmişim koşa koşa bölümden, ve saçlarım ıslak; girdim cafelerin olduğu kapalı yere; orada oturuyorlar; başka tipler bu sefer.

Mr. Ken ve Mechanist 


Mechanist'e biraz takıldım şakalaştım; makinacılar hakkında söylenenler : p vs. : )) Kızardı. Çok mülayimsin yaa dedim, tam babaannelerin beğeneceği bi tipsin : ) : D Tihiii...Gülüşmeler vs. Mr. Ken "Ne kadar pozitif bi insansın sen ya.." filan dedi. Olumlu bikaç şey söyledi. [O kadar iyi geldi ki; çünkü kendi bölümümde dönem başında master'a başlayalı beri insanları soğukluğu ve bana karşı misafirperver davranmamaları sanki aralarına almak istemiyormuş gibi tavırları beni dışlanmış ve istenmiyor hissettirmişti. Sonradan tabi biraz daha buzlar kırıldı; ama başka ark.ların dediğine göre de bu üni.dekilerin huyuymuş yaparlarmış böyle. :( Özgüvenini kıra kıra özgüvenini arttıracak, demişti.] Sonra da; birkaç konuşma ertesi; düşündüm ki "Tühhh yaa, ne cici tipler varmış, böyle, şeker... tatlı arkadaşlar, ben niye lisans'ı burda okuyamadım niye niye niye..." : ( dedim kendi kendime. Öyle bir iç geçirdim; sonra da onların bu sene mezun olacağını düşünüp üzüldüm!

Ertesi güüüün.... Simon'ın asıl yakın arkadaş grubuyla takılıyorduk; sonra yemek yemek için Burger King'e geldik; Salma'nın arkadaşıyla karşılaştım. Ekti beni : ) Oysa beraber takılalım falan demiştik (Salma'yla da aram bozuldu diye çok üzgünüm. Önceden çok severdim ben onu : ( ) -Son dakika: Biraz önce Salma'yı aradım ve onunla konuştum. Yarın buluşucaz. Her şey yolunda. :-)  Sonra biz, Simon ve ben panayır alanına doğru yürürken, Mr. Ken ve Mechanist ile karşılaştık. "Aaa dün niye gelmediniz?" dedim, "Biz şu tarafa gidiyoruz siz de gelin" dediler. Ben de çok sempatik olduklarını düşündüğüm için; stadyum tarafında Simon'la beraber bir tur atıp oraya gidelim dedim. Orada eski bir tanıdığı daha gördüm; yine yurda ilk geldiğim zamanlardan bir kız N. 


N'yi de yanımıza çağırdım. Bir ara Mr. Ken ve Simon içki almaya gittiler. Ben Mechanist ile kaldım. Bu arada, mechanist'i biraz beğendiğim için onla muhabbeti arttırmanın yollarını arıyordum. "İddiaya varım sen burada bir kızla gidip konuşamazsın!" [Offfff... Çok yanlış hamle!!!] [Dikkat! Dikkat! Kendime not: Yapma bunu bir daha :)) Pff...] Öyleeee...Birasına iddiaya girdik filan. Bu gece boyunca baya bir denedi baya bir geyik oldu gerçi. Sonra ara ara N. yanımıza geldi; N.'ye  (BayanKlas!!! -->Önceki yazılarda ismi geçmişti bu bayanınnn!) "New York'da bi diskodaymış gibi dans edelim mi biraz içtikten sonra?" dedim; bir ara dans ettik; Mr. Ken "Ooo B.J. sen böyle dans eder miydin?" oldu. Bu arada Simon da başka taraflara gidiyo gelio; Simon bi ara yanında bi kızla geldi :)) (Tanıdığı bi kızmış tabii ki!!!) Sonra ne olduysa Mr. Ken elimi tutmaya çalışmaya başladı; çektim bi iki; sonra bi ara çekmedim : ( [Büyük hata!!!!!!] Sonra vücudunu yakın tutmaya çalıştığını ve dans etmeye çalıştığını hatırlıyorum. Dans etmedim. (Allahtan!!!!) Sonra telefonumu istedi, vermedim. Sonra en son yine istedi verdim : (( (Niye yaptın bunu B.J.????????? :( ) Bu arada Simon'ın sigara üstüne sigara yaktığını hatırlıyorum. Mr. Ken de bi ara Simon biraz bozuldu galiba dedi, bence Simon çok tatlı bir arkadaş, dedim ben de, Mr. Ken de katılıyorum, dedi. Bi ara bu; Mechanist'in kızlarla tanışma hikayesi ile ilgili olarak Simon; oğlum ben getirdim ya; B.J.'i getirdim! dedi. Ben de güldüm; sonra "Önce komik geldi ama insanlar yanlış anlayacak" dedim. Benden hoşlanıyormuşçasına laflar ve şakalar yaptı; fark ettim ama içkiden dolayı pek tepki veremedim. (Çoook da içkili değildim ama; alışık olmadığım için etkilemişti :( )
Simon hakkımda çoook çok güzel şeyler sıraladı. Altın gibi olduğumu, farklı olduğumu, herhangi bi kız olmadığımı vs.

Sonra Simon'la beraber gittik...Simon bana bi ceket verdi; yurdundan getirip...Sonra taksiye kadar bıraktı... Her zamanki gibi centilmen ve tatlıydı...

Ama lanet olsun ki ben Mr. Ken'den etkilenmiştim : (  Ve lanet olsun ki Simon kısa boylu ve tıfıldı. : ((

Sonra tabii Mr. Ken mesajlar attı... "İşte alkolden dolayı değildi yaşadıklarımız" (Bişey de yaşamışız gibi!!!?)  Sonra işte bugün dersin ne zaman bitio vs. Nötr cevaplarla geçiştirdim; sonra ertesi günü gene partide "Burası yıkılıyo keşke gelseydin!" vs. Nötr mesajlar... Sonra "Biraz isteriz" mesajı. Sonra, telefonla aradı, "bira istemiştik biiiz" "Sen biracı çocuk değilsinnn" "Senin ismin neee" (Ben Ayşe, dedim ben de! : p) "Hayııııır yalannn söylüyorsunnnn" diyor vs. Bana çok şirin geldi. Şirin-şapşal geldi. Ben orada değilim diye sürekli beni arıyor bana takılıyor falan; Orion'ımsı hareketler geldi; böyle tatlı....

MEĞERSEM Mechanist yapmış bunları!!!

: ((

(İlk başta onu beğenmiştim ben zaten!!! Sonra Mr. Ken elimden falan tutunca bendeki Kezbanlık damarı kabardı öyle birden bire etkilendim :-(( )

Bir de, Simon'un onun ağzını aradığını, gelip kontrol ettiğini vs. vs yazmış, "Biliyorum senin için zor bir durum ama ikimiz için göze almaya hazırım her şeyi" tarzı şeyler...

Buradan birazcık ciddi bi niyeti olabileceğini çıkarmıştım.

REGL DÖNEMİ FACİASI

Ön açıklama: My love Mo-i tamamen yalan oldu : ( Çünkü çocuğun beni facebook'a eklemekten başka numarası olmadı. : ((

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Asıl konu:

Biraz geriye sarmalıyım önce sanırım...

Simon, Simon...

Her şey Simon'la başladı.

Her şey gerçekten Simon'la...

Ben ilk geldiğimde o florasan lambalı yurda;

Şaşkın ve sevinçli;

Süper-üni.ye gelmenin zaferi;

Ve yalnızlık; ve Orion duyguları, arayışı;

Ve, Simon oradaydı

Tamir etmek için bilgisayarımı;

Sonra benimle tanıştı.


---Bu introdan sonra---

Hatırlarsanız B-b-water'la buluşacağım gün, Simon'la karşılaşmış -çok uzun aradan sonra- ve çok sevinmiştim.

Sonrası;

Çok kez facebook'ta konuşma...

Film alışverişi

Yorumlama

Bi yerlerde oturma

Onun arkadaşlarıyla oturma

Onun arkadaşlarıyla takılmaca

...Ve böyle bir yoğun sohbet, buluşma, görüşme döngüsü.

(Arkadaşları beni çok sevmişler -onlar da çok şirin çocuklardı!)

Sonraaaa, derken, yağmurlu bir gün; ben gelmişim koşa koşa bölümden, ve saçlarım ıslak; girdim cafelerin olduğu kapalı yere; orada oturuyorlar; başka tipler bu sefer.

Mr. Ken ve Mechanist 


Mechanist'e biraz takıldım şakalaştım; makinacılar hakkında söylenenler : p vs. : )) Kızardı. Çok mülayimsin yaa dedim, tam babaannelerin beğeneceği bi tipsin : ) : D Tihiii...Gülüşmeler vs. Mr. Ken "Ne kadar pozitif bi insansın sen ya.." filan dedi. Olumlu bikaç şey söyledi. [O kadar iyi geldi ki; çünkü kendi bölümümde dönem başında master'a başlayalı beri insanları soğukluğu ve bana karşı misafirperver davranmamaları sanki aralarına almak istemiyormuş gibi tavırları beni dışlanmış ve istenmiyor hissettirmişti. Sonradan tabi biraz daha buzlar kırıldı; ama başka ark.ların dediğine göre de bu üni.dekilerin huyuymuş yaparlarmış böyle. :( Özgüvenini kıra kıra özgüvenini arttıracak, demişti.] Sonra da; birkaç konuşma ertesi; düşündüm ki "Tühhh yaa, ne cici tipler varmış, böyle, şeker... tatlı arkadaşlar, ben niye lisans'ı burda okuyamadım niye niye niye..." : ( dedim kendi kendime. Öyle bir iç geçirdim; sonra da onların bu sene mezun olacağını düşünüp üzüldüm!

Ertesi güüüün.... Simon'ın asıl yakın arkadaş grubuyla takılıyorduk; sonra yemek yemek için Burger King'e geldik; Salma'nın arkadaşıyla karşılaştım. Ekti beni : ) Oysa beraber takılalım falan demiştik (Salma'yla da aram bozuldu diye çok üzgünüm. Önceden çok severdim ben onu : ( ) -Son dakika: Biraz önce Salma'yı aradım ve onunla konuştum. Yarın buluşucaz. Her şey yolunda. :-)  Sonra biz, Simon ve ben panayır alanına doğru yürürken, Mr. Ken ve Mechanist ile karşılaştık. "Aaa dün niye gelmediniz?" dedim, "Biz şu tarafa gidiyoruz siz de gelin" dediler. Ben de çok sempatik olduklarını düşündüğüm için; stadyum tarafında Simon'la beraber bir tur atıp oraya gidelim dedim. Orada eski bir tanıdığı daha gördüm; yine yurda ilk geldiğim zamanlardan bir kız N. 


N'yi de yanımıza çağırdım. Bir ara Mr. Ken ve Simon içki almaya gittiler. Ben Mechanist ile kaldım. Bu arada, mechanist'i biraz beğendiğim için onla muhabbeti arttırmanın yollarını arıyordum. "İddiaya varım sen burada bir kızla gidip konuşamazsın!" [Offfff... Çok yanlış hamle!!!] [Dikkat! Dikkat! Kendime not: Yapma bunu bir daha :)) Pff...] Öyleeee...Birasına iddiaya girdik filan. Bu gece boyunca baya bir denedi baya bir geyik oldu gerçi. Sonra ara ara N. yanımıza geldi; N.'ye "New York'da bi diskodaymış gibi dans edelim mi biraz içtikten sonra?" dedim; bir ara dans ettik; Mr. Ken "Ooo B.J. sen böyle dans eder miydin?" oldu. Bu arada Simon da başka taraflara gidiyo gelio; Simon bi ara yanında bi kızla geldi :)) (Tanıdığı bi kızmış tabii ki!!!) Sonra ne olduysa Mr. Ken elimi tutmaya çalışmaya başladı; çektim bi iki; sonra bi ara çekmedim : ( [Büyük hata!!!!!!] Sonra vücudunu yakın tutmaya çalıştığını ve dans etmeye çalıştığını hatırlıyorum. Dans etmedim. (Allahtan!!!!) Sonra telefonumu istedi, vermedim. Sonra en son yine istedi verdim : (( (Niye yaptın bunu B.J.????????? :( ) Bu arada Simon'ın sigara üstüne sigara yaktığını hatırlıyorum. Mr. Ken de bi ara Simon biraz bozuldu galiba dedi, bence Simon çok tatlı bir arkadaş, dedim ben de, Mr. Ken de katılıyorum, dedi. Bi ara bu; Mechanist'in kızlarla tanışma hikayesi ile ilgili olarak Simon; oğlum ben getirdim ya; B.J.'i getirdim! dedi. Ben de güldüm; sonra "Önce komik geldi ama insanlar yanlış anlayacak" dedim. Benden hoşlanıyormuşçasına laflar ve şakalar yaptı; fark ettim ama içkiden dolayı pek tepki veremedim. (Çoook da içkili değildim ama; alışık olmadığım için etkilemişti :( )
Simon hakkımda çoook çok güzel şeyler sıraladı. Altın gibi olduğumu, farklı olduğumu, herhangi bi kız olmadığımı vs.

Sonra Simon'la beraber gittik...Simon bana bi ceket verdi; yurdundan getirip...Sonra taksiye kadar bıraktı... Her zamanki gibi centilmen ve tatlıydı...

Ama lanet olsun ki ben Mr. Ken'den etkilenmiştim : (  Ve lanet olsun ki Simon kısa boylu ve tıfıldı. : ((

Sonra tabii Mr. Ken mesajlar attı... "İşte alkolden dolayı değildi yaşadıklarımız" (Bişey de yaşamışız gibi!!!?)  Sonra işte bugün dersin ne zaman bitio vs. Nötr cevaplarla geçiştirdim; sonra ertesi günü gene partide "Burası yıkılıyo keşke gelseydin!" vs. Nötr mesajlar... Sonra "Biraz isteriz" mesajı. Sonra, telefonla aradı, "bira istemiştik biiiz" "Sen biracı çocuk değilsinnn" "Senin ismin neee" (Ben Ayşe, dedim ben de! : p) "Hayııııır yalannn söylüyorsunnnn" diyor vs. Bana çok şirin geldi. Şirin-şapşal geldi. Ben orada değilim diye sürekli beni arıyor bana takılıyor falan; Orion'ımsı hareketler geldi; böyle tatlı....

MEĞERSEM Mechanist yapmış bunları!!!

: ((

(İlk başta onu beğenmiştim ben zaten!!! Sonra Mr. Ken elimden falan tutunca bendeki Kezbanlık damarı kabardı öyle birden bire etkilendim :-(( )

Bir de, Simon'un onun ağzını aradığını, gelip kontrol ettiğini vs. vs yazmış, "Biliyorum senin için zor bir durum ama ikimiz için göze almaya hazırım her şeyi" tarzı şeyler...

Buradan birazcık ciddi bi niyeti olabileceğini çıkarmıştım.

---
Ertesi güne kadar ben değişik hisler hissettim: Simon'a karşı vicdan azabı, suçluluk duygusu hisleri, Mr. Ken'e karşı çekim ve heyecan hisleri, böyle değişik şeyler...

Ertesi gün, Mr. Ken'e gene fiziksel olarak yakınlık hissetsem de, tarzı konuşması, hiç cazip gelmedi...

Konseri izledim, pek tad almayarak...

Yanımda La. ve arkadaşı vardı. Kızlar da Mr. Ken'i begenmemişler... Sonra Simon sarhoştu. Ayrıca bana bi melek tacı almış başıma taktı : ( Simon'ı kızlar sevmişler...Fakat cidden saçmalıyordu.

Mr. Ken Simon'la yüzyüze gelmemeye çalıştı... Bu da bana biraz şüpheli bi hareket gibi geldi.

Sonra dans etmek için başka bi yere gittik, belimden tutmaya çalıştı izin vermedim; bu sefer sarhoş değildim tabii...

Sonra biz gidiyoruz dedik, kalmamızı istediler, gene de gittik. Geçirmemeleri ayrı bi öküzlüktü ama bi erkek piç olmayagörsün, beklediğini alamayınca böyle işte.

Bugün bi baktım regl olmuşum...

Mr. Ken'den bu kadar etkilenme sebebimi açıklıyor işte!

Üzüldüm ama. Bi de Mr. Ken'in arkadaşı Mechanic fotomuzu çekti, bi güzel de poz verdim gülümseyerek. Pffff... Bu kadar salaklık olur yani!

Şu çalkantılı ruh halini ne zaman üzerimden silkeleyeceğim bilmiyorum. Daha vasat bi üni.den gelmiş olmamın kompleksini, undergraduate dönemini burda geçirmemiş olmanın devammmmlı hüznünü, "burada doğru düzgün bir ortamım olmuyor" düşüncesini vs vs vs....

Bu sıkıntılı düşünceleri ne zaman atacağım?

Bu okula başlayalı beri peşimi hiç bırakmıyor...

Boşa saatler geçiriyorum, zar zor çalışıyorum ve hiçbir şey gerçekten zevk vermezken, geleceğe dair hayallerim, özgüvenim herhangi bir şey yapma şevkim...Yeterli seviyede değil.

Bir de sürekli bir kendimle mücadele, kendimi yetersiz, eksik, kusurlu, yeteneksiz görme hissi. : (((

Buraya gelmeyi o kadaaaar çok istemiştim ki; şu yaşadıklarımın videosunu gösterseler bırakıp kaçardım herhalde.

Ama şimdi başladığım şeyi bitirmek istiyorum tabi....

Ama nedense pek çok hayalkırıklıkları...

Sıkıntı...

3 Mayıs 2011 Salı

My Love Mo-İ -Doğulu Egzotik Yakışıklı- Bizim Bölümün Kantinine Onu Kader Getirdi!!!


Gri günlerimin arasında birden bire çıktı karşıma 

şapkadan çıkan tavşan gibi

ya da

gökten inen melek : )

Onunla bölüm kantininde tanıştım; bir ortak arkadaşımın arkadaşı...

Başka bir ülkeden geliyor, biraz Doğu'dan ama yeşil gözleri, erkeksi yüz hatları ve koyu kumral saçlarıyla öyle mükemmel ki...

Tam istediğim gibi...

O da yakın bir mühendislik dalında doktora yapıyor. <3 Of bir de başarılı. Yeme de yanında yat...

Veeeee,

Bugün ilk önce o ortak arkadaş Poricknan bana facebookta arkadaş olarak önermişti Mo-İ.yu;

Hiiiç oralı olmadım İranlı arkadaşım S.ye mesaj attım heyecan içerisinde; bekle, o seni eklesin dedi!

Veeeee çok geçmeden o beni eklediiiiii : )))))

Bunu bi işaret olarak algılamalı mıyım bilmiyorum??? : D

Bir önceki yazımda bahsettiğim çocuktan ise pek ses seda yok, ona bi kongreye katılacağımı, daha sonra görüşebileceğimizi falan söylemiştim; bu Mo-İ işi olursa ekerim artık onu : p Ya umarım ona kur yapıyo gibi bi imaj çizmemişimdir!!!!
Of Tanrım Mo-İ ile sevgili olursam süper hiper müper harika bişi olur yaaa!!! Piyangodan  büyük ikramiye çıkmışçasına sevinirim. Çünküüüü hem tipi istediğim gibi fıssstık gibiiii, hem de tarzı; muzur, şirin, çocuksu; ama çekici de. Ay yay yayyyy! : D


işte böyle olabiliriz onunla:


hihihi!.....