Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

26 Ekim 2010 Salı

Mon Amour -Hocaya Aşık Olmak :)

Aklım çok karışık. O geceyi hiç unutamıyorum... O ışıkları, ellerimden tutuşunu, dans edişimizi, yüzündeki gülümsemeyi, yüzündeki muzur ifadeyi, konuşmalarını, gecenin sonuna doğru bira bardağı ve hatırlamadığım sigara kutusu gibi çeşitli nesneleri üst üste dizişini; sonra benim üflemeye çalışmamı, sonra ikimizin sokakta yürüyüşümüzü, sonra bir kadın dilenciyle konuşmasını; ona karşı sempatik yaklaşımını, sonra gidip ona para vermesini ve kadının çok güzel bir kızmış, maşallah, size nazar değmesin, deyişini, sonra beni eve bırakışını; bu yaş sana çok yakıştı deyişini...... (Doğumgünümdü... <3)


Bir kazanova'ya aşık olmak? Hiç aklımda yoktu. Ama dans ederken çok etkilendim. Salak mıyım neyim ben de. Kezban Baby Jeans. İki gözünün içine baktı, iki elinden tuttu diye, tut sen aşık ol adama. Hayatında ilk gördüğün erkek o mu?... Bırak allasen yaaa, çok  işim var benim sesinle Baby Jeans, lanet olsun yani sana. Şarkı ise muhteşeeeemmmmdiiii.....Nakaratında mon amour geçen biraz hareketli bi Fransızca şarkı; tutkulu; inanılmaz tatlı bi kadın sesi söylüyor. Ama 8 Femmes'in soundtrack'i olan Mon Amour Mon Ami değil; bu şarkı da yine o gece, daha sonra çalmıştı gerçi.


Of of... Ah...

Geleceğini bile tahmin etmiyordum aslında. Sonra mekanda birden pat diye bir kız belirdi ve bu gerizekalı onunla sarmaş dolaş oldu. Kızı ise eski öğrencim, eski sevgilim diye tanıştırdı. WHAT THE HELL?!?!? oldum ben. Sonra da canı cehenneme deyip arkadaşlarımla dans etmeye devam ettim. Zaten o sırada Fransız çocuk beni sahneye çekti aldı, oturmak yokkk Baby Jeaaans diyerek, baktı mı gördü mü bilmiyorum ama baktıysa gördüyse de oh olsun ki ben de Fransız çocukla dans ettim. :p Sonra bi ara yanıma geldi. O bakışlar. O hiç bir şey demeden çapkın bakışlar; ben bi babamda görmüştüm bu bakışları, bi o aşık olduğum asistanda; bir de bunda. Karadeniz erkeklerine has bir şey olsa gerek. Çok fena çok fena...Çok tehlikeli benim için. Lazca biliyor olması, Karadeniz sevgisi ve her şey babamı hatırlatıyor. Bir erkek babamı hatırlatıyorsa orada tehlike var demektir. Aşık olma sınırında; kıldan ince bir köprüde aşağı düşmemek için yürüyorum düşersem yanacağım demektir.

Veee evet, geldi; ve dedi ki "Eeee...şey..." -utangaç bir tavır- "Başka şeylerle ilgilenmek zorunda kaldığım için özür dilerim....." -utangaç ve muzur bi tavır-. Ben de gülümseyerek önemli değil, dedim. Ne önemli değil'i? Üf kızım salak mısın? Öl, geber, desene! DE RAHATLA YANİ! =)) Kız yalnız harbi çirkindi. O yüzden bi bakıma da çoook rahattım. Ulan dedim, bula bula bunu mu buldun beni kıskandıracak. Yataktan kalkmış halimle bile 15000 kat daha güzelim yollu kılıklıdan. :p:P Neeese....

Sonra nasıl oldu bilmiyorum birdenbire dans ediyorduk.... Sonra dans ederken el ele tutuştuğumuzu parmaklarımızın böyle birbiri içine geçtiğini sonra da biraz daha yakın dans ettiğimizi fark ettim. Her şey büyülü gibiydi ama ben çok heyecanlıydım. Salsa gibi biraz hareketli biraz da romantik bir danstı. Ben sanırım çok heyecanlandım  ve adımlarımı falan şaşırdım, evet bunu fark ettim. O kadar utandım ki yüzüne bakamadım. Ama o sürekli bana bakıyor ve gülümsüyordu. Upuzun boyu, gülümseyen çehresiyle karşımda, çok, çok yakınımda, belki bir nefes uzakta ve elleri ellerimdeydi.... Tanrım, nasıl bir his... Anlatamam. Yalnız ben nasıl o kadar cüretkardım o gece, bilmiyorum. Hiç anlamadım. Yani o benim kurs hocam ve siz diye hitap ettiğim biriydi normalde.

Sonra, gecenin sonunda daha slow parçalar çalarken de bi yabancı arkadaşı dansa kaldırdı. Ondan da güzelim, o yüzden hiç de o kadar kıskanmadım :p Ama sonuçta onu kaldırdı ve ben oturuyordum. Çok sinir oldum. Fakat bir şekilde beni kıskandırmak için yaptığı duygusuna kapıldım. Pis, pis pis çapkın. WOMANIZER!!! :D

Artık ona soğuk davranacağım... Bu arada bu olaylardan 2 gün sonra da sabah beni telefonla aradı, onun doğum günüydü, ama çok başı ağrıyormuş, dersi iptal edelim mi falan diye sordu; doğum gününü kutladım sohbete çok istekli bi hali tavrı vardı. Ufak şeylere anlam yüklememek lazım ama ben biraz da beni aramak için bahane ettiğini düşündüm...

Bazen çok tatlı oluyor...

Of of...

OF!!!

Sonra da gördüm onu, dün gördüm. Grup halinde sohbet falan da ettik. Derste bazen defterime çiçek, kelebek, vb. şeyler çiziyorum sürekli onlara laf ediyor (şirin şirin) Bu sefer de 0.5 ucum bitti böhüh yazmıştım defterin kenarına ona güldü. Ne bileyim, benimle ilgilendiğini düşünüyorum... Ama ne şekilde, ne hislerle bilmiyorum... Derste çok masum gözüküyordunuz, ne yere bakan yürek yakanmışsınız meğer, dedim. :p :)))

Bu arada genç. 30dan genç ama 30a yakın. Öyle yaşlı bi tip canlanmasın kafanızda... Bir tane daha yollu kılıklı var adamın etrafında; o da kurstan. Salak sarışının teki.

Ayrıca bi de hoca olan bi arkadaşı var; benimkinin ondan hoşlandığını düşünmüyorum ama çok samimiler. Yani kanka falan da olabilirler ama halinden tavrından sanki kadın bundan hoşlanıyor olabilirmiş gibime geliyor.

Rüyamda kurstan en yakın arkadaşım olan Tina'yı gördüm; bir gemi gibi bir şeye biniyordum, o da kolumdan tutuyordu, atlamam gerekmiş; hani vapur yanaşır da vapura atlarsın ya; bir nevi onun gibi; Tina diyorum çok tehlikeli geçmeyim ben bu tarafa bırak kolumu yardım etme... O tarafta da işte benimki; kod adı SiyahBeyaz olsun, SiyahBeyaz ve işte o arkadaşı olan kadın öğretmen varmış.... Rahatsız edici bir rüyaydı. Sanırım bilinçaltımdan bu adamdan hayır gelmeyeceğini; ya da bi şekilde kadın hocanın bu adama aşık olduğunu vs. düşündüm. Çok samimiler ve bu beni rahatsız ediyor. Allahtan kadın hoca çirkin ama. :p

Bu arada bu kursun yapıldığı yerde benim de ders verme durumum doğdu; başka bi konuda tabii. Sahibiyle falan görüştüm. Belki de uzun süre bu SiyahBeyaz'ı göreceğim, ha? Belki de görmeyeceğim. Belki de görmesem daha iyi.

Aklım karışık.

Bir şeyler söyleyin...

N'apmalıyım?

Benim çok genç yaşta master yapıyor olmam, yabancı dil bilgim vb. şeylerle ilgili hep takdir edici yorumları oluyor; yani aslında beğendiğini düşünüyorum beni ama...

OOOFFFF..

Onun için "bir tane daha" "herhangi bir kız" olmamak için... Napmak lazım, bilmiyorum hiç. Sanırım kendimi çekmeliyim. Ve belki de o doğru kişi de değildir; çünkü edebiyat, felsefe, hoşlanılan müzik vb konularda çok da ortak ilgi alanlarımız olduğunu pek sanmıyorum. Ama genel hali tavrı çok sempatik çok tatlı, hem de erkeksi geliyor bana....





"To be fond of dancing is a certain
step towards falling in love."
 Jane Austen ~ Pride and Prejudice

19 Ekim 2010 Salı

If You Lived Here, You'd Be Home Now.


Yeni Arkadaşlar ve Fal -Falımda AŞK VAR!



Bugün Artemisia'nın adaşı; kursta yeni tanıştığım Biyolog kız bana fal baktı; çok ama çok tatlı bir kafede oturduk; o ben ve meslektaşım Bayan Fakülte Derecesi.
Cafe'de otururken tam karşıma ayna denk gelmişti; ve konuşurken ve dinlerken ve hep arada kendime bakmaktan kendimi alamadım :) Yeni saçlarımı; biraz zayıfladıktan sonraki yüzümün halini, gözlerimdeki, sadece alta sürdüğüm gri göz kalemini; ve suratımın geri kalanının doğal halini; tacımı, gülümseyişimi; omuzlarımı, boynumu çok beğendim. Ama en çok da gülümseyişime takıldı gözüm; ve gülümsediğimdeki, dişlerimin gözükmesiyle beraber suratıma yerleşen muzur ifadeye. Ne kadar tatlısın sen, dedim kendi kendime, kendimi sevdim, erkek olsam kendimi çok beğeneceğimi düşündüm. :p

Artemisia'nın adaşı, çok mantıklı, güvenilir, aklı başında ve bence iyi kalpli iyi niyetli bir kız. Yakın oturuyormuşuz; dönüşte de beni eve bıraktı.


Falımda neler gördü? Şunları:



-Ev değişikliği yapacakmışım ve bu yeni ev bana çoook ama çok uğurlu gelecekmiş. (Kıza hiçbir şey söylememiştim ama ben gerçekten ev değişikliği düşünüyorum; hatta bahara kesin.)


Yeri gelmişken, internette rastlayıp beğendiğim iç dizaynlar şöyle:

Yatak Odaları:


Rüya gibi, sihir gibi renkler; yatılası bir yatak! Büyülü bir oda :)
Fıstık gibi bir yatak odası. Ama insan uyuyabilir mi bu renklerin arasında? Çok kışkırtıcı!

Daha mütevazi ama seksi bir oda

Kitaplığa bayıldım; önündeki perdeye; yatak örtüsüne de! Çok keyifli!

Beyaz dallar ve duvarın rengi çok hoş. Ne güzel rüyalar görülür burada!

Banyo-Tuvalet:
Kırmızı. Süper bir renksin sen. Öptüm mucuks!



Kalplere bittim. Süper, seksi, şahane bir banyo.

Farklı bir dekorasyon. Hoşuma gitti.

What about this? İlginç bir dekorasyon.

Bu da bir başka seksi tuvalet.

Oh no comment! :D

Oturma Odaları:

İşteee değişik bir ev. Ne tatlı koltuklar onlar. Şeker sanki. İnsan poposunu koymaya kıyamaz.
Çok huzurlu. Hele ki arkadaki manzara. Kalpkalpkalp :)


-Kasım-Aralık gibi, kısa bir yolculuk yapmaya niyetlenecekmişim fakat gelişen olaylardan dolayı bundan vazgeçecekmişim. Ama öyle olaylar gelişecekmiş ki; yani 10 000TL yatırmış olsam bile otobüs biletime(! :p); yakıp gene de burada kalmayı seçeceğim; çok sevineceğim türden.

 

-Sonra Kasım-Aralık'ı takip eden dönemde yeni biriyle tanışacakmışım. Ve kız el ele göz göze gördü bizi; sonra fincanımda da gösterdi; gerçekten hiç bu kadar net görmemiştim ben. Çocuğun elinde bir şey vardı; ben kitap sandım; o çiçek buketi dedi. İkisi de kabulümdür, hediye olarak :D Ama çiçek daha başka olur tabi.

Günün Sorusu:

Aşağıdaki 2 erkekten birisi size çiçek verecek olsa, hangisini tercih edersiniz, neden? :) /Erkek okuyucular içinse: Hangisi olmayı tercih edersiniz? :)

Sürpriz yapan erkek. Kalpkalpkalp!!! Alkış. Islık. :))


Of! Takım elbise ve kırmızı gül kombinasyonu. Öldürücü kombinasyon.


-Sonra gene el ele gördü bizi. O ellerini açmış; diz çökmüş; ben de ellerimi onun ellerinin üzerine koymuşum. Çok mutluyuz. Çok huzurluyuz...

-Sonra "Aaa bunu ben çok nadir görürüm!" dedi ve 'yaşam ağacı' gördüğünü söyledi. Yani bu insan benim evlilik düşüneceğim; reddedemeyeceğim bir insan olacakmış. Bahar ayları ve takibenki aylar, mevsimler hep onunla, mutlu, uyum içinde geçecekmiş

-En son da tabağımda kocaman şaha kalkmış bir at, üzerinde de bir kız gördü.





İşte benim atım! <3
Çok vahşi. Ne güzel di'mi atın rengi?


Mitolojik beyaz at ve kırmızı elbiseli kız. Ve bir rüya!..

Bana bakılan en güzel faldı... Kalp :)


Ayrıca oturduk alışveriş merkezinde ve iyi kızlardan kötü kızlardan konuştuk. Sex and the City kızları dedikoduları yaptık; erkeklerin zeki kızlara katlanamamasından, Demet Akalın-İbrahim Kutluay'dan, ara bozan Demet Şener'lerden, aptal kızların iyi erkekleri kapmasından, iyi erkeklerin herhangi bir konuşmada üstün çıkma hevesinden ve kızın daha kültürlü daha bilgili olmasından hoşlanmamalarından, Avrupa erkeklerinde ise bu komplekslerin olmamasından, Bayan Fakülte Derecesi'nin eski zengin erkek arkadaşından ve onu nasıl aldattığından, Artemisia'nın Adaşı'nın eski erkek arkadaşının sarhoş olup onu gecenin bir yarısı aramasından konuştuk; ve daha bir sürü şeyden... Ne tatlı bir gündü. Bunlar kahveden ve faldan önceydi tabi; faldan sonra ise kurstaki kötü kızdan konu  açıldı ve hocaya nasıl adi bir şekilde asıldığından. Kız Kim Kardashian'ın aşağıdaki fotosuna benziyor (2 foto aşağıda görebilirsiniz. :)) Kaba sesli, son derece bozcu, iğrenç-ukala, hırçın görünüşlü, negatif enerji yayan bir kız. Devamlı hocanın peşinde.Hoca da tipik bir Türk erkeği. Biraz naif taşra erkeği bile diyebiliriz. Ama uzun boylu, yakışılı. Kıza sinir olmadım desem yalan olur. Hocadan hoşlandığımdan değil. Sadece iğrenç bir kız olduğunu düşünüyorum. Diğerleri de böyle düşünüyor. Her haltı bildiğini zannediyor ama aptalca konuşuyor. Ukala pislik. Ayrıca mühendis olduğumuz için de Bayan Fakülte Derecesi ve beni kıskanıyor.
İyi kızlar cenneteeeğğeee, kötü kızlar her yere, çıtır kızlar nereye, nereye de giderler? Oy!
A bunch of bad girls :p Bir grup kötü kız. :p:P
Kim Kardashian hanfendi :p

İlk Görüşte Aşk -Film Gibi


Bayan Fakülte Birincisi'ne gelince; arkadaş olması kolay bir kız. Yani ego'su, kaprisi, hırçınlığı, sinsiliği yok. Ama çok dedikoducu. Biraz da saf. Bakalım... Asistanlık sınavına girdi ve kaybetti. Haksızlık olduğunu söylüyor.


Onun okuluna geçen gün gittim; o laboratuvardaki işlerini bitirdiğinde biz kampuste yürürken karşıdan bir adam geliyordu. Bana çok dikkatli baktı. Benim de dikkatimi çekti. Sonra bir geçti yanımızdan; adamın parfümü geldi burnuma; ve çok hoşuma gitti. Bunun üzerine başımı döndüm; bir de gördüm ki o da dönmüş başını bana bakıyor. Göz göze geldik. Ama başımı çevirdim sonra ve yürümeye devam ettik biz. Bilimadamı kılıklı bi tipti. Muhtemelen mühendisliklerin birinde asistan. Bir daha görmeyi isterdim. Ama bu düşük bir ihtimal. :) Ama yine de filmlerdeki gibiydi. İlk defa başıma geldi bu kadar net, film gibi bir şey. Güneş batmak üzereydi; benim saçlarım çok güzeldi ve açık renk botum, en sevdiğim t-shirt'üm; üzerinde ince bir yünden düğmeli bluz ve kısa çizmelerim vardı. Mutluydum. Düşünüyorum da; keşke kolumdaki defteri düşürseymişim. O zaman belki tanışabilirdik. :p :)))

 


x-----o-----x 


Ve unuttum yazmayı; falımda bir de eskiden tanıdığım insanlardan bir kız çıktı; eski bir arkadaş; bana ulaşmaya çalışan. Ama çıkarcı. Ama zararlı. Şimdi eski arkadaşlardan kim mesaj atsa şüpheyle bakıyorum; hııığğmm... Sen misin o çıkarcı, yılaaaan seniiiiii :p :P
Neden bilmiyorum ama şanslı bir döneme girdiğimi hissediyorum. Üzerimde bir huzur bir mutluluk bir gülümseme var. Akademik olaylarla ilgili de bazı aksi haberler var ama düzelecek; hissediyorum. Çok güçlü, çok mücadeleci, istekli, kararlı hissettiğim bir dönem. Umarım bozulmaz. MAAAŞŞALLAHH diyorum :D
 
Dur nazar boncuğu koyayım, büyüğünden:
 

 
Orion'sa; arada aklıma geliyor ama çok değil. 
Kısa saçın da bir cazibesi var. Öyle değil mi? Böyle uzun kirpiklerle özellikle..



"Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak seni görerek..."



F. Kafka

16 Ekim 2010 Cumartesi

Singing in the Rain, Harika bir Toplantı Sonrası, La vie est belle!

Başka bir yağmur buldum!!! Başka bir yağmurdan geliyorum; ama saçlarım kuru & çok mutluyum!!!

I'm singing in the rain
Just singing in the rain

What a glorious feeling

I'm happy again...






Bugün harika bir gün geçirdim. Gittiğimiz Princess-Castle şehrinde oradaki gençlerle gerçekleştirdiğimiz aktiviteler süperdi. Ben ara ara tercümanlık yaptım; bir tane projenin de kısa sunumunu. İtalyan kız Za fotoğraflarımı çekti. Yeni insanlarla tanıştım; yeni sohbetler; ve bol kahkaha bol eğlence. Bizim ofisteki yabancılarla da kaynaşmak için iyi bir fırsattı. Fransızlara bayılıyorum. Her fırsatta onlarla Fransızca konuşuyorum ve aksanıma bayıldılar! Çok şekermiş. Şeker demeleri kötü bir şey tabii; demek ki kelimeleri bozuk telaffuz ediyorum :p Ama o R'ler; yani onları söyleyebilmek; başlı başına bir sanat zaten! Ayrıca Fransızlar ukalalıklarıyla ün yapmış bir millet ama bizim buradakiler baya mütevazi, kendi halinde, şirin-şeker insanlar, çok şükür. :D (Ama ufak şehirlerden geliyorlar. Bilmiyorum belki Paris'ten gelseler hepsi burnu havada yürüyor ve her lafa bir sarkastik cevap buluyor; sigara dumanını da ukalalıktan suratına üflüyor olurdu:P:p -Yok artık!! :)) Fransız oğlan Lo-is'in gerçekleştirmeyi planladığı projeye ise BAYILDIM! Umarım yer alabilirim. Za ile iyice kanka olduk, hep yanyana oturduk, çay molasında beraberdik vs. Onu ofiste ilk gördüğümde çok sıkıcı bir tip gibi gelmişti ama sonradan çok sevdim. Bazen öyle olur bana; ilk hiç hoşlanmam sonra feci iyi arkadaş olurum :)

Şimdi size bazı Fransız fotolar göstereceğim; şimdilik seçtiklerim:










Sorum ise: Hangisi favoriniz & neden? :) Ayrıca kıyafetler hakkında da yorum yapmakta serbestsiniz... :)

Bu arada sırf bu Fransız kadınların sigara içişi yüzünden sigaraya başlayacağım!!! O nasıl bir sigara tutuştur o o bileği nasıl zarif, nasıl kırılgan, nasıl estetik, nasıl erotik büküştür öyle? Bir de dumanı üflemeleri vardır ki; buna filmlerde bolca şahit olursunuz; öldürür adamı! 

Fransız kızların; daha doğrusu güzel olanlarının; zira bizim ofistekilerin hiçbiri güzel değil :p; yüzlerinde bir Rus bir İskandinav bir başka milletten birinde bulunmayan bir anlam oluyor; gözlerindeki poetik bakış mı desem; böyle bir narin hava mı desem; ne desem...ZARAFET. Evet. En çok bu huylarını seviyorum :)

Veee...Fransa'dan yeni gelen misafirimiz

Boşnak asıllı Ne-la. Boşnak olduğu o kadar belli ki... Nereden belli diyeceksin; bi kere tavırları, yaklaşımı, davranışı, her bir şeyi inanılmaz hümanist, sevecen, bir sevgi dolu, bir sıcak ne bileyim... Yakın bi millet ya Bosnalılar bize; kan çekiyor, hissediyorsun sanki. O en sıcak Fransız'da bile bulamadığın yakınlığı, duyguyu bunda buluyorsun. Ne-la, ben ve bir de Türk çocuk Rus kızlar hakkında bir hayli konuştuk. Aslında Avrupa'da hemen herkes aynı şeyi düşünüyor Russian girls hakkında. Daha önce de aynı fikirleri duymuştum. Neyi mi düşünüyorlar? Avrupa ülkelerine hali vakti yerinde birer koca bulmak için geldiklerini tabi ki de! Ayrıca Ne-la ile Rusların 'seduction' (baştan çıkarma) konusunda ne kadar profesyonel olduklarını da konuştuk. Türk çocuk da hak verdi; küçüklükten böyle yetişiyorlar; hatta anneleri öğretiyor, bir erkek nasıl 'please'edilir (memnun  edilir -cinsel anlamda değil tabi ki kastım. Her anlamda :p)



 Ayrıca Rusların ne kadar pozcu olduklarından; kız arkadaşlarının yanında farklı, erkekler geldiğinde ise daha farklı davranıp rol kestiklerinden, sinsi olduklarından ve erkeklerin yanında bilgilerini, zekalarını saklayıp sessiz ve seksi havalara büründüklerinden bahsettik. Ben de Antalya'da gözlemlediğim Rus'ların taklidini yaptım; öğlen yemeğinde bile asortik kıyafetler giymiş bir şekilde, tabaklarına yemek aldıktan sonra podyumdaymış da spot ışıklarının hepsi üzerinde fokuslanmışçasına edalarla yürüdüklerinden bahsettim;ve yemeklerini dudaklar kışkırtıcı bir şekilde büzülmüş, gözler çok erotik dakikalar geçiriyormuşçasına süzülmüş; ve bir yandan da etraftakiler ona bakıyor mu diye kontrol edişlerini taklit ettim :p İşte böyleler. Sinsiler! :) (Yılan gibiler :p)

Masum görünüş sizi yanıltmasın!
Ruslarla ilgili merak ettiğim bir konu var aslında; ve bunu özellikle erkeklere sormak isterim. Şimdi Türk erkeklerinin bakire kız takıntısı malum; peki, Ruslara gelince bu takıntı nasıl oluyor da birden yok oluveriyor ve bu erkekler daha önce 1897198374 erkekle sevişmiş olan bir Rus hatuna nikah kıyabiliyor? Başka zaman olsa, sevdiği kızı bırakır bile, "abi kız bakire değilmiş!" hesabı. (Eğitimli, modern yetişmiş olanlarda bu derece olmayabilir ama, dürüst olalım; çoğu erkekte var!) Yani bu Ruslar büyü mü yapıyor n'apıyor, allem ediyor kallem ediyor; kendileriyle ilişkiye bir macera diye başlamış adamları bile kendileriyle evlendirttirebiliyor! Ki çoğu öyle, az biraz takılırım diye başlıyor, sonra kendini birden evli bir adam olarak buluyor! Evet işte bu, gerçekten irdelenip düşünülesi bir konu...

15 Ekim 2010 Cuma

Yarın Başka Bir Şehir, Başka Bir Sokak, Başka Bir Yağmur.....Başka Bir Şiir Bulurum, Bakarsın...

Yarın başka bir şehre gidiyorum. Bakalım neler bekliyor o şehirde beni. Bir aradan sonra yeni bir yolculuk duygusu daha. Yolculuk duygusuna bayılıyorum...

Saçlarımın rengini değiştirdim ve harika mutluyum! :D En sonunda kendime hitap edecek bir kuaför bulabildim; zevkli kuaför bulmak ne kadar zor!

Saçlarımın şimdiki yeni hali (renk olarak :))


Bir ay sonra tekrar boyattığımda ulaşmak istediğim hali: (Renk olarak)



Armando'yla aram yeniden düzeldi. Aaa Armando sen yeni haberleri bilmiyorsun daha, dedim; "N'oldu evlendin mi?" dedi. İsveç'in  yolları taştan. İsveç'te aradığını bulamadığını hissediyorum. Bir de yabancı kızla evlenilmez deyip duruyor. Ayrıyetten Armando'yu Armando yapan özelliklerden biri çok şeker konuşması, esprileri, benzetmeleri, sözcüklerle oynaması hatta dans etmesidir :) Ama işte şimdi aynı şeyleri orada İngilizce olarak yapamıyormuş. Birebir olmaz zaten; bir espri yaparsınız gülmezler falan. Anlaşılmama duygusu :) Memleketlim gibisi yok tabi beee!

Swedish girls:

(Baktıkça lezbiyen olası geliyor insanın. Çok kıskanıyorum, çok!)





Armando Armando... Beraber Im Juli'yi izlediğim Armando... Canım benim. Çok seviyorum onu. Keşke daha uzun boylu ve daha kaslı olsaydı :))



Bir projenin lideri seçildim! Bu da yeni haber... Nasıl yürüteceğim onca şeyi bilmiyorum. Yarınki geziye Tina da gelmeye karar verdi. Tina inanılmaz utangaç; kurumun başındaki kişiyle bile onun yerine ben konuştum gelebilir mi diye. Tina bana Artemisia Absinthium'u hatırlatıyor; benim tatlı küçük prensesimi, kaybettiğim ikiz kardeşim, eski dostum, ilkgençlik anılarımın kilitli kaldığı müzik kutum!... Artemisia'yı 2.5 seneye yakındır hiç görmedim...Artık koptuk. Bir arkadaşı kaybetmek ne acı. :( Onu dün rüyamda gördüm ve acı çektim.

Evet şimdi Flamespark'tan bahsedeceğim kısaca: Çatlağın teki. Projeden tanıştım ama histerik, manyak, şımarık, çocuk gibi, kaşar gibi, deli, tatlı, şirin, masum bir kızın teki! Bunların hepsi aynı anda olabilir mi? Olmuş işte. Bi iki gün önce deli kızdırdı ama beni. Ayrıca harika dans ediyor ama bazen dozunu o kadar kaçırıyor ki direk dansçısını striptiz yaparken izliyormuş gibi oluyorum.



Projedeki yabancılarla iyice kaynaşmaya başladım. Bugün Türkçe derslerine de katıldım. Romen çocukla balkonda, güneş bakarken, uzaktaki apartmanların çatılarının arkasındaki bulutların oluşturduğu manzaraya karşı yaptığımız "Eee hangi kitapları çok seversin?" "Eeee başka? Söylesene başka hangi filmlerden hoşlanıyorsun?" "Peki ya Henry Miller okudun mu hiç" "Aaa, Paulo Coelho aslında gerçek edebiyatseverlerin hiç sevmediği birisi!" "Dostoyevski'nin hangi eserlerini okudun?" "One Flew Over the Cuckoo's Nest'te Jack Nicholson harikaydı değil mi?" "Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı'da kırmızı dökülen kanı temsil ediyor olmalı..." "Ve onun bir de İstanbul kitabı var" "Elif Şafak da harika bir yazardır..." "Belki Romence'ye de çevrilmiştir ha?" sohbetimizi veee ben o ülkeden dönmeden önce son gittiğim konserde dinlediğim son şarkının nakaratını yıllar sonra bana söylemesini; ve söz bulucam o şarkının videosunu sana face'ten göndericem, deyişini hiç unutmayacağım...Ve o balkonu...Ve o akşamüstünü...Ve sohbetimizi <3 <3 <3