Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

20 Nisan 2011 Çarşamba

Kültigin'e Sövgü, Simon'a Övgü + İSVEÇ'TEN GELEN VAR!

Yer: Anneannemin evi
Mod: Orta halli, biraz sinir olmuş, biraz rahat...

Yoruldum artık.

Yine 'advanced' seviyede sunum hazırlamam lazım. Arf aradı, "Yaa salla sunumu konser var akşam, 10 kişi konsere gidiyoruz" dedi. Arf, İsveç'te. Oraya gitmeden önce süper başarılı bir öğrenciydi, sonradan bir serdi. Pek bi mutlu olmadı. Neden bilmiyorum. Arf benim tüm aşklarımı bilir. Bu biraz tehlikeli. Bazen ağzının gevşek olduğundan ve sağda solda konuştuğundan şüphe ediyorum.

Ne düşündüm? Çıkar ve konsere giderim; bu arada bir iki redbull alırım ve gece onları içerek sabahlarım. Aaaa, ama antidepresan kullanıyorum, bi güzel ölürmüşüm redbull içinde. Ölür müyüm acaba?



Yaaa of yaaa.... Sabahlarım hazırlarım diye düşünmüştüm.



Bu sabah Kültigin'e sinir oldum, durdum durdum sinir oldum. Düşündüm düşündüm gene sinir oldum. Böyle bi kendini bir şey sanmalar. Ne sanıyor gerizekalı? İşe girdi eli üç kuruş para gördü diye...

Bir şey anlatıyor, bir tür yöntem; fakat farklı bi cihaz geliştirmişler; bir bilgisayar programına direk aktarıyor. Bir şey anladın mı? diye soruyor sonra. Senden daha iyi anladım, salak! Ne demek bir şey anladın mı? Anladım, herhalde! dedim ben de. Of bu gerizekalı ve ekibi, ekibinden biriyle kavgalıyım zaten, kendilerini ooo süper bilim biliyor sanan tipler. Öküz. Nasıl sinir oldum yaaa... Bir de nerden ne koparabilirse, öyle bir kurnazlık, işini bilirlik.

Bana da çıkar için yanaştığını düşünüyorum aslında. Onu doğal ya da samimi bulmuyorum. Salak.

---

YURTTAKİ ÇOCUĞUN GİZEMİ ve B-B-WATER




Bir çocuk vardı ben yurtta kalırken, bilgisayarımın ayarlanmasına falan çok yardım etmişti. (Sonra tanışmıştı benimle, gelip, arkadaşları falan takılmışlardı ona :)) Sonra çok bakınmıştım göreyim onu yine diye,ama karşılaşmamıştım.

Sonra tesadüfe bak ki, bavulumu almış yurttan çıkarken gördüm yine onu, kapının dışına sigara içmek için çıkmıştı. Her zamanki gibi yine bütün şirinliğiyle yardım etti : ) Sonra da geçirdim ki içimden; yaaa Simon; o kadar umdum yine karşılaşırız diye, şimdiyi mi buldun? Ben gidiyordum bu diyardan beee? Böhüüü : (

Sonraaaa..... En sonunda dün öğlen, liseden tanıdığım Bibiwater'la buluşmaya karar verdim okulun içindeki en iyi kafelerin birinde. Bizim bölüme uzak ama olsun. Çok keyifli bi günümdeydim dün, hafif hafif yağmur yağıyordu, bi heves koştum. Sonra cafeye girerken bir de ne göreyim? SIMON! (Keyifli olduğum günlerde çok rahat iletişim kurabiliyorum. Ne var ki bazen tıpkı bir kaplumbağa gibi kabuğuma çekiliyorum, özgüvenim azalıyor sanki, konuşasım gelmiyor) Merhaba Simon! Napıyorsun neediyorsun? derken... Simon'la aynı masada oturur buldum kendimi :) B-b-water da karşımda (Nasıl özlemişim onu ama yaaa, her zamanki şirinliğini muhafaza etmiş, o kadar mutlu oldum ki, yaaa benim Isadora'daki üni.de niye pek arkadaşım yoktu bilmem ne derken; ama hakikaten insan aynı kültürel tabandan olan insanlarla daha rahat anlaşıyor!) Sonra b-b-water gitti ve Simon'la daha çok sohbet ettik. Şu an UCLA'de asistanlık yapan arkadaşından söz etti. Hobi olarak bi ara robot yapmaya başlamış; labirentten giden robot. Aaaa nası bi robottu WALL-E gibi mi? dedim. Wall-e yi bilemedi. Yauuu yuh wall-e'yi bilmeyen genç mi olurmuş diye geçirdim içimden, "ben çocukluğumu yaşayamadım" : p gibi abuk ve şirince bi laf etti. Simon aslen Finding Place'li. Biraz da o şehirden konuştuk.... Çok keyifliydi onunla sohbet.... Yani dün o kadar süper bi gündü ki; hem okulun tadını çıkardım hem de mutlu oldum. Keşke lisansı da bu üni.de okuma şansım olmuş olsaydı : (((( Ama o zaman da Isadora şehrini hiç yaşamamış o harika çikolatayı hiç tatmamış olacaktım... Ki Isadora çikolata gibidir; kendi erimez de seni eritir.

Keşke tüm günler dün gibi muhteşem geçse!!!

B-b-water'la eski samimiyetimi yeniden canlandırmayı istiyorum. Böylelikle Simon gibi akıllı ve şirin hoşsohbet başka arkadaşlar da bulabilirim. Kendi bölümümdeki tiplerden çok haz etmiyorum açıkçası. Ya da belki sıkılıyorumdur.

---

Başka bölüme mi geçsem öyle mi böyle mi hissi geçti şimdi. Antidepresanın dozuyla ne kadar bağlantılı bilmiyorum?

Hoca dün başka bi ülkede araştırma yapmam gerektiğini söyledi. Belli potansiyalde olanlar geliyor buraya zaten, öyle olmayan buraya gelmez, gelse de ben gönderirim dedi. Buradan sonrası sana kalmış, ne kadar istediğine dedi. Bence bir insan bir şeyi yeterince çok istiyorsa mutlaka başarır dedi....

Isadora'daki şehirde bi şekilde bu bilim dalına yeteneksiz olduğumu hissettiren  tipler olmuştu. Lanet olsun onlara. Bazen aklıma geliyor ve demotive oluyorum. Kültigin de onları anımsattı geçen konuşmasında.

Asistanlığı önümüzdeki Ekim gibi alacağım.

Bir bakıma iyi, İki ayağımın bi pabuca girdiğini hissetmiyorum şimdi. Bi rahatlama hissi. Ama bi yandan da arkadaşlarım işyerlerinde çalışıyorlar. Bu da biraz kötü hissettiriyor. Researcher olabilir miyim?

Keşke okulda daha çok insanlarla tanışsam! Daha sosyalleşsem, o zaman çalışmak için de daha çok şevk geliyor bana...

Simon beni facebook'tan ekledi. Ne güzel ne güzel Simon'la karşılaşmam ne şirin bi tesadüf <3 Çok mutluyum bu yüzden!!!

Rejimdeyim ve iyi gidiyor gibi....

Salma'yı gördüm bi de dün. Erkek manyağı Salma'yı. 2. sınıfta, hala!!!! Ve benle aynı yıl üni.ye girdi. Önceden seviyordum onu çok, ama sürekli ne kadar zeki ve ne kadar bütün erkeklerce çok begenilen bi tip olduğunu göze sokma çabalarından sonra soğudum. Bana sıcak bi şekilde merhaba! dedi. Allah bilir yanımda Simon olduğu içindir. Gel oturalım falan dedim, bir arkadaşı için kutlama varmış. Whatever. Ben onu aramasam onun hiç çağırdığı ettiği yok zaten...

Ben B-b-water'ı bulsam yine onla arkadaşlık etsem. <3 <3 <3 : )

Simon'un Kusuru

Ya çocuk çok geek yaaa.... Bööle çok aşırı "cici" bi tip, ÖSS elemanlarına benziyor! Gerçiiii, böylesinden iyi koca olur kanımca ama, boyu kısa : (

Arkadaşlığa çevirmeliyim!

Bu konuda çok başarısızım : (

Bu aralar, en çok ihtiyaç duyduğum şey bi erkek arkadaş galiba... Her ne kadar ilk zamanlar yo yo yo master bitene kadar erkek arkadaş yok, desem de.

Ama şimdi burada, Almeida'da çevrem kısıtlı : (

Of  ve çok bunaltıyor bu şehir beni.....

18 Nisan 2011 Pazartesi

22 Yaşındayım ve Hayatın Anlamını Düşünüyorum

Şu an aslında çizim yapıyor olmam gerekiyor....

Anneannemin evindeyim. Bu soğuk şehirde, Almeida'dayım.

Geçtiğimiz hafta boyunca Isadora'yı düşündüm.

Beyaz Kedi ile görüştüm bugün dedi ki; hepimiz, hayatımızda, bir şeyleri seçtiğimizde bir şeyleri de geride bırakıyoruz ama o geride bıraktıklarımıza dönüp dönüp tekrar tekrar bakar ve bundan kendimizi alamazsak seçtiklerimizin de tadını çıkaramayız...

Çok doğru!!!

Evet B.J. buna katıldı.

Ama gülmekten katıldı.

Of tamam tamam yapmadım bu espriyi. : ))

Akşam şu Popüler Cadde'de İranlı arkadaşım S. ve onun Kıbrıs'tan gelen erkek arkadaşı N. ile buluşacağım...Nargile içeceğim büyük ihtimalle. İyice zehirlemeye verdim bu aralar kendimi. Keyfi dayanılmaz! İşin garibi sigara da içmem ben.

Orion'ı unutuyorum galiba...Öyle hissediyorum...

Kültigin bu aralar iyiden iyiye yazıyor bana. Bu aralar ne ayak bilmiyorum, sık sık Almeida'ya geliyor, ve buluşuyoruz ediyoruz falan. En son görüşmemizde onu Jude Law'a benzettiğimi ağzımdan çıkardım. (Hiiiiiiiiiiiiiiiiiii! Çokkk fenaaaa : D) Sonra da tabiiiii.... O da sinyali aldı üstüne üstüne gitti, ama ben onla sevgili olamam ki. Tamam yani hoş çocuk falan böyle sert erkeksi hatlı, bi çekiciliği var, ok, inkar etmiyorum da, "the one" değil benim için : ((

Şu yağmurlu günler de bi geçse çok bahtiyar olacağım ama gene de Isadora'yı geri getirmeyecek bana. Cennetim Isadora : ((( Geçsin artık bu özlemek duygusu!!! Yaaa : (

Yeni geldiğim üni.de arkadaşsızlıktan vs. şikayetçiydim yavaş yavaş halloluyor. Ancak derslerle alakalı eksiklerimi kapatmak bi hayli zor.

Beni GRE çalıştırabilecek bi özel hoca buldum bu arada. Hedefimin yüksek olduğunu söyledim ona Harvard'a gitmek istiyorum demiştim, o kadını bana öneren üst komşumun arkadaşı kıza da. Bende de nereden oluyorsa böyle hayaller. Daha şurada zamanı iyi ayarlama problemlerimi bile çözemedim. Git-gelli ruh halleriyle boğuşuyorum. Yine de böyle hayaller bravo valla.

22 yaşındayım ve hayatın anlamını arıyorum. Sorun bu sanırım. Umarım 30 yaşıma gelip de şunları okuduğumda "Offf hala aynıyım yaa hiçbi şey değişmemiş" demem.

30 yaşımda nasıl olmak isterim?

-Formda
-Evli
-Bir çocuklu
-Bir köpek sahibi
-Amerika'da
-Güzel bi yerde oturuyorum.

Hımmm.. Düzenli tenis oynuyorum ve kitap da okuyorum, üniv. hocasıyım. How about that?

Ayrıca mükemmel Fransızca konuşuyorum? C'est magnifique???

Ayrıca oradaki Türk derneklerinin vs. aktif bir üyesiyim?

Of of.... Ne bileyim.

Şu an'da aslında lisans düşümü yaşıyorum; bir zamanlar sadece hayal edebildiğim ve yanından bile pek geçemediğim bir üniv.nin öğrencisiyim. Ama mutlu değilim. Neden? : ( Seviyorum aslında okulu da...İnsanlar çok bireysel. Bunu başkalarından da duymuştum. Arkadaşlık kurmak çok kolay değil yani...

5 Nisan 2011 Salı

yağmur ve depresyon ve Orion

Mekan: Anneannemlerin evi, salon
Zaman Tanımlama: Güneşli bir akşamüzeri.



Bugün yağmur yağdı... Dersten geliyordum şu cancanlı caddede yürüyordum, daha doğrusu kuaförden yeni çıkmıştım: fönlü saçlar. Yeni rengim; bakır kumral. <3 Hemen bir şemsiye alıverdim; şeffaf eflatun bir şemsiye.


Bugün sabah çok keyifliydim. Derse zor yetiştim, çünkü aldığım ilaç beni bebek gibi mışıl mışıl uyutmuştu...

Gecenin bir yarısı derin düşüncelere dalmış buldum kendimi. Sonra da pat diye bıraktığım ilacı aldım. Bırakma sebebim çok sersemletmesiydi; ama doktor almakta fayda var demişti.

Bir tür anti-depresan tarzı ilaçtan bahsediyorum. Uzun yıllar aradan sonra, artık hiç olmaz, artık süper oldum güçlendim ne harika; her şeyle savaşabilecek kuvvetteyim derken; ve, ülkenin en iyi üniversitelerinden birinde fıstık gibi bir yüksek lisansa başlamışken; yani her şey düzeliyor diye düşünürken; yeniden o yıldız gibi olduğum o başarılı günlerime geri dönebilirim derken, o beni ziyarete geldi. Depresyon.

Tıpkı şiirdeki gibi:

"I moved to go. 
But Death sat down. 
His cunning hand
Explored my skeleton."


Yani, onun kurnaz elleri, benim iskeletimi inceledi.

Bu aslında muhtemelen ölümcül bir hastalık için yazılmış. Ama önemi yok ki, depresyon da seni ölüme yaklaştırıyor; senin benliğini ele geçiriyor. Sanki içinde senin boğulup yok olmanı isteyen ve senin çöküşünden zevk alan biri varmış gibi. Her şey külfet, her şey ağır geliyor. Geçmişten anı parçacıkları hafızana akın ediyor ve hepsini de olumsuz yorumluyorsun. Ne varsa; her şeyi kötüye yorarak. Olumsuza yorarak...

Ne kadar da çok üzücü şey var hayatımda...

Geri dönüp bakıyorum; hep problemler. Hep ailevi çalkantılar; sonra benim arkadaşlarımla yaşadığım sorunlar...

Hala daha yaşıyorum.

"Hep en kırılgan dostlukları taşıdığından,
Kalbim koca bir sargı bezi."


Hep bunlar üzüyor beni... Ailemdeki problemler üzüyor... Hep sorunların havada uçuştuğu bir atmosferde olmak üzüyor... Almeida'ya geri dönüş yaptıktan sonra burada yalnız kalmış olmam üzüyor...

Isadora tabi bi nevi yeni bir hayattı; buradaki anılardan ve insanlardan uzak.

Ama Isadora'daki okuldaki insanları da hiç sevmezdim. Çok "çingene" bulurdum. Yetişmemiş bulurdum...

Şimdi Almeida'ya geri döndüm ve burada da mutlu değilim.

Belki de mutluyumdur ama elimde olmayan duygusal bozukluktan dolayı mutsuzmuşum gibi hissediyorumdur.

Al işte!!!

Eğer benim mutluluğum hep ilaç almama bağlıysa benim elimde olan/olabilecek HİÇBİR ŞEY yok mu?

Yokmuş demek ki...

Ne boktan!!!

Orion'ı çok özlüyorum ve çok arıyorum.

O benim yaralı yanımı tanırdı, bilirdi, ve severdi.

Bana bebeği gibi davranırdı. Üstüme titrerdi...

Orion da şu an Almeida'da ama kader yeniden buluşturacak mı bizi? Bunu bilmiyorum ki...

Hazırlamam gereken sunum okumam gereken bir sürü şey var.