Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

7 Haziran 2011 Salı

Sabah Bi Kuple Rüya İle Uyandım & Dönem Sonu & Depresyon Sonu

Biz iyi hissettiğimiz için; bilinçaltımız rahatladığı için mi rüya görürüz? Yoksa o bi iki dakikalık üç beş saniyelik görüntüler dizisi mi bizi rahatlatır? Ve sonra iyi hissederiz...

Sweet dreams in the witch house
"İyi hissetmek" Benim bu dönemin başlangıcından beri sürekli teğet geçtiğim bir şeydi; en fazla bir süreliğine kıyısında durduğum asla giremediğim denizdi...

Bir ferahlayamamıştım...

Huzur? Hani?

"Enchanted" filmi
Depresyon böyle bir şey. Geçeceğini düşünmüyorsun. Geçeceğini düşünmediğini düşünmen ise seni daha çok o kuyuya çekiyor. Tılsımı bu. Büyüsünü bunun üzerine kuruyor.

Sonra çıktığında dünyanın hala nefes aldığını ve hala sunacak şeyleri olduğunu görüyorsun...

Sonra anneannene bakıyorsun, komşusuna bakıyorsun ve 80 yaşlarına yakın olmalarına rağmen ne kadar keyifli olduklarını görüyorsun! Şaşırmamak elde değil!


İşkence Sona Erdi


Rapor için bana birden bire bir azim gelmişti. Bu gelen azim ne derece doktorun ilaç dozumda ayarlama yapmasına/değiştirmesine bağlı ne derece namaz kılmama bilmiyorum, ama normalde o sunumu hazırlamak için verilen 10 günün 8 gününü pratik olarak hiçbir şey yapmadan sadece ağlamak ya da ağlamayı isteyerek ölümü ve kötü şeyleri ne kadar bahtsız olduğumu vs. düşünerek geçirdikten sonra (bunu okuyan biri olursa, bu konulara yabancı olma ihtimaline karşı söyleyeyim; bunlar olumlu düşünme, daha kötülerini görme, güzel bi iki şey yapma, gayrete gelme vb. ile geçebilen şeyler değil, söz edilen bir bunalım da değil söz edilen klinik bir "depresyon" yani akla gelen olumsuz düşünceler kişinin öz iradesiyle kontrol edilemez durumda; çünkü beynin kimyasalları ve hormon salgılama düzeyi değişmiş) Neyse bu böyle devam etti... Ben iyice buhranlı hallere sürüklendim bu kadar emek ve başarıdan sonra master'ı bırakmam söz konusu bile olmuş durumda idi...

Bu reklam çok hoşuma gitti.


Son iki gün ise mucize oldu...



Mucizeye en yakın deneyimlediğim şey budur herhalde.

Birden bire düzeldim. Ve ben o sunumu yaptım. Gayet de güzel yaptım. Herkesin başladığından 2 ay geç başladım; hazırlamak için 100'de 80 daha az zamanım vardı ama oldu. Buna sevinmem de neye sevinirim? Şükürler olsun!!



İşte o hazırladığım gece.. Hiç uyumayacaktım aslında. Ama dedim sersem gibi olurum 3,4 saat kestireyim bari; hazırlamış olduklarımı doğru düzgün, gevelemeden sunma şansım olsun. Uyudum...Ve hayatımın en güzel rüyalarıydı...

1. bölüm: Ata biniyorum. BEN ATA BİNMEYE BAYILIRIM. O hissi uzuuuun zaman sonra yeniden yaşamak o kadaaar mutluluk vericiydi... Anlatmak mümkün değil. (Ama benim bindiğim kahverengi bir attı. Tıpkı Lala ile gittiğimiz o üniversite şenliğindeki gibi. :))


2. bölüm Orion: Rüyanın bu kısmı CENNET gibiydi. Biliyorum sayfanın sağında "Orion'ı unuttum" notu var. Bu belki de ona ulaşmak için çaba göstermeyeceğim, anlamına geliyor, ama...Ama işte. Orion oradaydı. Mutlu gülümsemesi tatlı gözleri ve kumrallığı ile.. Hani reklamlarda/filmlerde yarı açılmış bir yatakta yarı oturur şekilde, yarı çıplak, yarı seksi :) aile babaları olur ya muhteşem gülümserler onlar gibiydi... Gidip yanına uzanmamın mümkün mesafesinde... 


Buradaki adam acayip benziyor Orion'a :((
Gerard Butler olsa gerek.

Veee...Bu görüntülerin tadını çıkarıyordum ki DAYIMIN 8 OKTAV SESİYLE UYANDIM; "Hanımefendi Corel Draw'ın orijinal değil de kırık sürümü var mı acaba" Birkaç yere telefon ediyor her seferinde evi yıkacakmış gibi konuşuyor. Simav'da yeniden deprem oluyor beni de odağına oturtmuşlar sandım! ÖF YAAA! : (

4 Haziran 2011 Cumartesi

Simon Kızları 6 Kategoriye Ayırırmış!... -Mim

Dün Simon mesaj attı bana "naber" tarzı. (Nabeeer, Nası Gidiyoooo  tarzı :P)


Ben ise bazen, yani konuşmak istediğimde, çok sempatik bulduğum insanlara pat diye alakasız mesajlar gönderiyorum. Örneğin;


Hikaye şöyle başlayabiliyor:


Simon'la ilk okulda bi cafe'de görüştüğümüzde çay almaya gideceğini söylemişti. Ufak bir ayrıntı. Ama, elinde bir elmalı bir de normal çayla gelmiş. Burada elmalı çayı harika yapıyorlar, ben seçenek olsun diye bir ondan bir de siyah çaydan aldım; sen hangisini istersen onu seç diğerini ben içerim dedi. Çok hoşuma gitti!






Sonra karşılaştığımızda mesaj attım ve;


Tarçınlısı da güzel oluyormuş, dedim.


Ne? Hım?! What?


Elmalı çayın : )))


Bu tür şeyler tabi biraz flörtvari olabiliyor. Ama ne yapalım yani hoşlanmasınlar diye höt höt diyaloglar mı kuralım. : p






Bu konuda daha temkinli olmaya karar verdim ama. Bu tür şeyler geldi çünkü başıma. İstenmeden bir hoşlantıya mahal vermek gibi. Mazallah!






Evet, sonra bana bi link gönderdi doğrusu biraz manidar geldi ama çaktırmadım : p

Linki hemennnn sizinle/seninle paylaşıyorum (çoğu zaman yazılarımın bi kişi tarafından bile okunduğundan emin değilim de! : D Olsun! Bazen dönüp ben okuyorum:)))





Sonuncu kız ben miyim acaba? : p :P Ay yay yay Bu ne ukalalık di'mi. The perfect one hadi ordan : P Ama öyle düşünmedim değil! : D


Sonra... Uzuuun uzun konuşmaca ve şarkı linki göndermece. O bana ŞU şarkıyı gönderdi biraz sonra videosunu koyacağım ben de ona senin sesin de iyi gider bu şarkıya dedim. Çok sevindi! Çok şımardım şimdi, dedi. Cidden öyle ama : ) (Yoksa gene mi hala mı umut veriyorum? Arkadaşçayım ama :(( )


İşte onun da öyle... Erkeksi/ efkarlı, değişik bir sesi var... MFÖ konserinde şarkılara eşlik ederken; elinde sırt çantasından çıkardığı plastik şarap kadehi ne yalan söyleyeyim, etkilenmiştim. Ne var ki, sonra, yine kısa boylu olduğu gerçeği suratıma tokat gibi çarpmıştı : ) Ve yine, ne yalan söyleyeyim, esmerliği de hoşuma gitmiyor değil. 


Of Tanrım! Simon da bir sonraki ORION VAKASI yaratmaz inşallah! Önce elimin tersiyle itip sonra kul köle oluyorum da, bazen, huyumdur, sayıklayıp sayıklayıp duruyorum, gönderdikleri şarkılar filan efsane oluyor. (Bkz. UNINTENDED dinlesene! :-))




Sonraaa, benim gönderdiğim şarkıları umarım yanlış ya da kendine gibi MESAJ GİBİ algılamamıştır. : ) Çünkü bi şarkı göndermişti. Doğrusu uyduruktan bi şarkıydı biraz, pek yorum yapmadı, ama bana Shania Twain'in You're still the one I belong to, the only one I dream of, still the one I want for life!... şarkısını anımsattı. (Ve gönderdim bunu anımsattı diye. : D Ama yok ya, o kadar uzun bi geçmişimiz yok  : p : ))


Simon kızları şu kategorilere ayırırmış:


1. Statüye, mevkiye tapanlar 
2. Paraya tapanlar
3. İlgi manyakları
4. Deli olanlar
5. İyi olanlar
6. Çok iyi olanlar


Ben ise 5.5 muşum... 6 da olabilirmişim henüz emin değilmiş : ) (Bu arada 6. kategoriye sadece Veronika girermiş, onun yurtdışındayken çıktığı Polonyalı kızarkadaşı. Hmmm!..)


Ben ya ben? Erkekleri nasıl kategorilere ayırıyorum?


Hmmm... Bu da mim konusu olsun! Ben sonra cevaplayayım...


Erkekler;


Kızları nasıl kategorilere ayırırsınız? (Bunu yaparız evet, değil mi? Biriyle tanıştığımızda, bir sohbet ettiğimizde, yalnızsak ve bir sevgili de arıyorsak...Zihnimizde...Böyle bir ayrım vardır, devam edip etmeyeceğimizi belirler belki de!)


Kızlar;


Ya siz? ; ) ; )

Mimlenenler:


LİMBOLİN


PİTİSCE


SPOT IŞIĞINI ARAYAN KIZ


BY IZOCIN


STUMMSCREAM


SPOTLARIN UZAĞINDA


HAYALLERİN PEŞİNDEN KOŞAN KIZ


DERİNLİK SADELİKTEDİR



Mim -İlk Defa Bu İşlere Bulaşıyorum ZAMAN TÜNELİNE GİRELİM Bİ!

İtiraf: Daha önce beni mimleyenler olmuştu ama ben üşengeçliğimden, ya da o zamanlar belli bir tema çerçevesinde bu blogun ilerlemesini istediğimden hiç girişmemiştim. Kısmet sevgili Limbolin'e imiş. : ))


Geçmiş zamana gidiyoruuuuuuuuuuuz!...

Geçmiş zamanda kiminle yaşamak istiyorum kim olmak istiyorum?

Of!...

Bak şimdi çok heyecanlı bu...

Uzun uzun yazmak isterim; ama lanetli bir raporu yetiştirmeye çalışıyorum.

Marilyn Monroe olmak istiyorum, ama Madame Curie de! Napıcaz? (Ayrıca blog'un isminden belli değil mi? : ))

Başkalarını da mimlemem gerekiyor şimdi dimi?

Devam edicem...

3 Haziran 2011 Cuma

Nerdesin?

Nedense bu şiir geldi birden bire aklıma... İlk annem okumuştu bana... Onun tatlı gençkızlık defterinde yazılıydı; aynı zamanda kendisinin çizdiği resimlerle de süslü...Benim yetenekli annemin. 



Geceleyin bir ses böler uykumu, İçim ürpermeyle dolar: -Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin. 

Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgarlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana: -Nerdesin? 

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Ta derinden bir gün bana “Gel” desin.


Ahmet Kutsi Tecer 


Okudun mu? Sevdin mi?....

---------

Bugün halam aradı. DOLARES'e gidiyorum yakında!... (Sevinç? Ne hissedeceğime karar veremedim.)


---


Demiş ki;

Duvarlar sebepsiz yere yoktur orada.

Duvarlar bizi dışarıda tutmak için

değildir orada,

Duvarlar ne kadar çok istediğimizi göstermemiz için bir şans vermek içindir

Yeterince çok istemeyenleri durdurmak içindir...

(R. Pausch)

Yeterince çok istemiyor olmaktan korkuyorum hayatta...



----

Anneannemdeyim...

Dedemin öldüğü yatakta...

İlkokuldayken yatağa uzanıp baktığım tatlı avizenin hala duvarda asılı olduğu odada!...

16 sene!!!

Dile kolay....

Buraya yatar ve annem işten gelene dek uyuma numarası yapardım. "Aaa! Uyumuş!" derdi.

Annem...

Canavarlaşan ama canım annem.

Ne diyebilirim...

Keşke bu kadar hüzün olmasaydı yaşamımda...
Keşke bu hüzünlerden bir sandal yapabilseydim. Olur muydu ki?

Keşke bu hüzünlerden bir kurşun geçirmez yelek?

Bu hüzünlerle avucumda, ben hayata karşı ne yapabilirim?

Öylesine yaşamış biri olmak istemem...

Hayatımın kayda değer bir şey yapmadan boş boş  geçmesini...İstemem!....

---

Neden bu kadar hevessiz ve kırılgan hissediyorum ben? : (

***

Raporda ilerleme kaydettim. Ve kazasız belasız şu dönemi atlatma yolunda offf son metreleri koşuyorum. Sıkıntılı!!!


Bir gözlük takmak istiyorum SADECE iyi şeylerii gören!!!


2 Haziran 2011 Perşembe

Seni Bratislava'da Yakalarım!

Simon ile muhtemelen pazartesi buluşacağım. Onun tatlılığını ve sesini özledim... Bir akraba yakınlığı veren tavrını. GÜVEN duygusunu... Sonra da toplu bir şekilde buluşacağız... Görüşmeyi o teklif etti.

Şu OLAY da anlattığım tiplerle bir daha görüşmedim. Yani bir sonraki şenlik gecesi haricinde. Onda da zaten hiçbir şey olmadı. Sonra yalandan şirin sözlerle çağırdıkları SMS mesajına ise hiç cevap vermedim...



Gerçek olan Simon'dır. Ve bu şiiri ona yazdım:


Yaz sesleri dolduruyor çimenlerin çoğul titreyişini


Yıldızların bir insanın gözlerinden dökülüşünü

Bir gece bir stadyuma dolan 

Bir şarkının ardına bakmadan gidişini

Hep bir ağızdan söylenen.

Yaz sesleri ki onlar Bir çocuğun etekliğindeki rüzgar

Bir bisikletin bir yazlığın önünü sabaha dek bekleyişi

Ekmek almaya giden komşu çocuk kadar 

Yakın ve renkli

Yaz sesleri dolduruyor içimi

Yaz sesleri, benim

Bahar arkadaşımdan ayrılmadan önce

Ona bir kitap hediye edip

Ve arasına bir not iliştirmeden önce

İşittiğim;

"Belki bir gün görüşürüz yine,

Ve sonbaharda yine aynı gülümsemen dileğiyle..."


Ona, görüştüğümüzde "Knulp" adlı kitabı  (Hermann Hesse) ödünç vereceğim...

O bu yaz neredeyse bütün Avrupa'yı geziyor. "Bırak saha çalışmasını sen de gel, atla gel!" dedi. Bi buruk hissettim. Bi yoksun. Bi onu kaptıracağım hissi. E, madem ona aşık olamam diyorsun neden böyle hissediyorsun a benim B.J. kızım? (B.J.= ben :)) Ben de "Seni Brastislava'da yakalarım! ; )" dedim. Ve üzüldüm...

Ve bir de daha önceki sevgilisinin bu gezilerden birinden olduğunu biliyorum... Ve sayfasında da yakın zamanda sosyolojide okuyan, bizim üni.den bi kızı eklediğini gördüm. İyice üzüldüm. Abartıyor muyum? : ( Evet. Reddettiğim, "yok arkadaş o!" dediğim ve kısa boylu bulduğum bir çocuk için fazlasıyla evet... Yetmez ama evet.  : p Eheheh : p : p

HABERLER HABERLER...


Depresyonu yaz vakti giydiğim gereksiz bir kürkü sırtımdan sıyırıp atar gibi attıktan sonra bana son sunum ve son rapor için 2 gün kaldı!!! 2 gün!!! 2 GÜN!!! Kazasız belasız atlatırsam bu dönemi iyi atlatmış olacağım... 


Doktoraya bu konuda devam etmemeye karar verdim ve bilim yerine daha çok insan ilişkileri ve iletişimle ilgili aktif alanlara kaymaya

Birkaç gündür namaz kılıyorum ve bunu bir alışkanlık haline getirmek istiyorum.

2 gün önce Kültigin ile görüştüm ve o görüşmede "Her birimiz bir mucizeyiz" yazısını okudum tesadüf eseri yolda bir yerde. Sonra bir tepede, bir koşu parkuru gibi bir yerde dini, derin konuları konuşuyorduk. Sonra yaklaşık 10 senelik inanmakla inanmamak arasında gidip gelen kararsızlığıma son veren bir şey oldu. Belki de bir mucize...Ve eve gelip namaz kıldım. Ve gitgide daha çok iyileşiyorum. İçimde bir huzur bir umut.... 



Anneannem çok mutlu oldu...


Bu gece yine Orion'ı özledim...


Yakında halamın yazlığına gidiyorum. SEVİNÇ UMUT HUZUR DENİZ GÜNEŞ KİLO VERME ENERJİ TOPLAMA beni bekliyor olacak orada!!!


Belki de benim için bi:





; )

-B.J.

ÇOOOOOOOOK MUTLU/UMUTLUYUM!!!

HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK.

EĞER BUNA İNANMIYORSANIZ,

ÖNCEKİ YAZILARIMA BİR GÖZ GEZDİRİN VE NE KADAR BULUTLU OLDUKLARINI GÖRÜN...

ŞİMDİ HAVA ARALANDI....

ŞİMDİ ÇOK ÇOK ÇOK İYİ HİSSEDİYORUM.



P.S. Orion yine aklımda!!! Bu kandil gecesi. Bu gökyüzü maviliği, bu karanlık, bu sonsuzlukta....

Bazı insanlar vardır bazı anlarımıza dokunur ve geçerler...

Bir fotoğrafı kalır aklında... Resmi çekilmiş şekilde, sesinin tınısından onun yaşattığı bir histen bir parça, o hep oradadır, yüreğinde bir yerde...

40 senelik evlerin kalorifer üstlerindeki raflarında tozlanmış fotoğraflar gibidir, anlamı hep berrak kalır, hiç yıpranmaz. : )