Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

27 Şubat 2011 Pazar

Fransız'ın Veda Partisi- Çikolata Sevgilimden Bi Kuple- Orion'ı Düşlemek

Yer: Anneannemler
Mod: Mutluyum. Biraz kendime geldim.
Bugünkü plan: Çok gezdin ders çalış artık biraz : )




Dünden önceki gün Fransız çocuğun veda partisindeydim. Gerizekalı bi de İranlı kız vardı hiç sevmedim. Salak salak kaba bir şekilde konuşuyordu. Aptal. Sonra da "countries like Turkey and Iran..." diye bir laf etti. Alakasız bi yerde ne dediği bile anlaşılmadı. Sonra ben bi soru sordum, ne anlamda kategorize ediyorsun diye, sonra da diğer elemanlar da akıllı tabi; "Bu iki ülke aynı mı sence?" diye sordu. Ben de dedim, paran varsa Türkiye'de her şeyi yapabilirsin!...

Cidden, son zamanlarda sinir olduğum insanlar arasında bu İranlı, geldi ve 1. sıraya oturdu. Türkiye hakkında öyle ileri geri konuşma, böyle bir beğenmeme havaları falan vardı. YA SEV YA TERK ET diyesim geldi : p Ehehehehe. Azeriymiş, ha Türksün o zaman dedim; İranlıyım bla bla dedi. Azerbaycan'ın önceden İran sınırları içerisinde olduğunu öğrendim; ve Rusların ayırdığını. Ayıp dimi? Ama ben bunu bilmiyordum işte!

İranlı kız gelir gelmez konuşmuştuk. Daha doğrusu ben gene her zamanki gerizekalı saflık ve şirinliğimle  : p onu farsça selamlamıştım: "Salammm, chetoriii?" (chetori=nasılsın) sonra Türkçe konuşalım gibi bir laf ettim sanırım, sonra bir yerde peki sen nerelisin? diye sordu "I'm Turkish!" dedim, biraz ünlemli bi şekilde söyledim herhalde; (ama gayet gülümseyerek falan söylemiştim) OOOKAY, yaptı böyle sinir sinir.

Daha sonra biz İtalyan Kız E. ile onun tez konusu ve Türkiye'de kadın hakları vs. ile ilgili konuşuyorduk, diğer İtalyan Kız S. de vardı; geldi, tam konuşmanın en ilginç yerinde, "yeter, bakın şu çocuğa çok sıkıldı, ilginç şeylerden konuşun!" gibisinden bi laf etti. O sırada Alman eleman  biraz uyukluyordu. İtalyan Kız E. de ama bu benim tezim vs. dedi. İtalyan Kız E.'nin karşıt düşünceleri söyleme tarzına tamamen bayılıyorum. Gülümseyerek ve öyle bir tonlamayla söylüyor ki; hem düşüncesinde ne kadar kararlı olduğu anlaşılıyor, hem de söyleyiş tarzı tatlı bir şekilde o düşünceyi kabul ettirmeye çalışıyor.

Daha sonra o İranlı Kız'a sence Türkiye'de İran gibi mi olacak diye sordum; SUUUUURE dedi "tabii kiiii" Aman Tanrım ne kadar gıcık bir kızdı, gıcıklık seviyesi bu kadar üstlerde olan birini uzun zamandır tanımamıştım. Her hareketi zerafet ve mantıksal düşünceden yoksun, löp löp yargılardan ve ne dediği bile anlaşılmayan laflardan oluşuyor. Aptal. Benim okulda tanıştığım kendi İranlım ne şirin halbuki. ("Kendi İranlım" eheh satın aldım sanki töğğğvbe töğğğvbe) Ben kendi İranlı arkadaşımı özledim. <3 Aslında normalde Salma'nın da söylediği gibi İranlılar kibar olur ama bu bi değişikti. Nerden buldular getirdiler bilmiyorum ne alaka yani? GİT EVİNE İSTEMİYORUM SENİ. : P : P  heheh.

Sonra saçma sapan çocukça şeyler yaptık çılgın fotolar çekildik. : p

Fransız çocuğa veda notu yazdım. Ne m'oublie pas dedim, beni unutma. Ve sonra da Ne me quitte pas : p  dedim. : ))) Sonra o da bana bi not yazdı ama beklediğim duygu yoğunluğunda değildi. Yani tabi ki aşık değilim de, ben onu arkadaş olarak çoook seviyordum, daha sıcak şeyler bekledim sanırım, yazdıkları bana soğuk geldi. Ama bu da büyük ihtimal benim alınganlığım. : ( Böyle alıngan olduğum zamanlarda da işte ORION'ı çok özlüyorum çünkü o bunu anlardı. : ( Ya da; o buna yol açmazdı; çünkü bana çiçeği gibi davranırdı. : ((((

Cumartesi gecesi de dans dans dans. Ne kadar özlemişim. İtalyan Kız E. ile ikimiz gittik bu sefer. Ve durmadan dans ettik. Acayip keyifliydi. Bütün dertlerimi unuttum : ) Çok aptalca biliyorum ama gözlerim ara ara Orion'ı aradı; acaba, şimdi Almeida'ya döndü ya, buralara geliyor mudur? Karşılaşabilir miyim diye. En alakasız yerlerde bazen onunla karşılaşmayı diliyor olmam beni çok korkutuyor. Onu unutmam lazım biliyorum, ama bunun belki de bir takıntı haline gelmesi çok ürkütücü. Bazen de takıntı mı yoksa, daha gerçek bi his mi buna karar veremiyorum.

Uzun zamandır hiç bu kadar güzel ve istekli dans etmemiştim ama. O zaman da karar verdim ki Latin Dansları'na yeniden gideceğim.

Seveceğim! Gezeceğim! Görürsün sana neler edeceğiiiiiiimmmmm... : D





Orion facebook'ta profil resmini değiştirmiş. Yeni fotosu grup fotosu ama orda o kadar derin ve masum çıkmış ki suratı. Of ben nasıl unuturum o suratı ha? : (

Bu arada dün danstan yürüyerek gelirken İtalyan Kız E. bana Çikolata Sevgilim'in beni şimdi artık arayıp aramadığını sordu. Çok sordu o onu. Neden bu kadar sordu bilmiyorum; Ç.S. mi sorduruyor acaba diye düşündüm bi çok zaman, ama hiç konuşmadım, hiç konuşmadım, dedi defalarca. Güveneyim mi?

İtalyan Kız E., Ç.S.'yi çok iyi tanıyor tabi Finding Place'e gittiğimde onlar, E.'nin Arap sevgilisi,onun arkadaşı felan hep beraberdik bir süre.

Sonra bir de Almeida'da Ç.S. beni üzüm üzüm üzdüğünde İtalyan Kız E.'nin kollarında ağlamıştım. Ç.S. arkasını dönüp gitmişti (O gidişi ömrüm boyunca unutamam herhalde. Ama orada verdim belki de ben onu terk kararını... Onun öylece gidişini izledim gözlerimde yaşlarla. Orion bunu yapmazdı!)

GOOD BYE LOVER. --> Buna tıklayın bu çok güzel : )

Ama sonra geri dönmüştü. E., ona, "Onu sevdiğini söyle, onu bırakmayacağını söyle" demişti, ve o susmuştu. Ama daha sonra oturduğumuz yerde kahve içerken bana İtalyanca "Seni hep seveceğim." dedi. "Ti amerò per sempre."

Ama benim için yeterli olmadı. Çünkü onu o zaman değil, ben yapayalnız hissederken, ağlarken söyleyecekti. Sağ olsun, onu terk edişimi kolaylaştırdı!

O gece E.lerde kaldık, ben ve Ç.S. Ertesi sabah çok tatlı ve bana karşı çok sevecendi. Ben de E.lerin mutfağında oryantal kursundan öğrendiğim figürleri filan yapıyordum. Bi mutluluk bi mutluluk  : ) Sevecendi................Ta ki kapıyı çekip gidene kadar; ve sonra başka bir kavga. Sonra da ben onu Finding Place'e geri dönerken yolcu etmedim işte. O da orada herhalde arttırdı bana olan kızgınlığını. Çünkü sonra bu konu defalarca önüme geldi.

Açıp bilgisayarını abuk subuk şeylerle uğraşmasından çok alınıyordum, son gün, son saatler ve o benimle en çok vakti geçirmek yerine bunlara dalıyor, diye düşünüyordum. Çok hüzünleniyordum. Duygularımı ifade edemiyor, pencereyi açıp sadece içli bir şekilde uzaklara bakıyordum...

Öyle bir gündü işte.

Radyoda Paulo Nutini'nin aşağıda sözlerini yazacağım şarkısı çaldığında ise benim hüzün dalgam bütün sahillerimi ıpıslak etmişti neredeyse. (Biraz da edebiyat yapalım : p)

Evet işte şu:



i was perched outside in the pouring rain
Nehrin döküldüğü yerin dışına kondum
trying to make myself a sail
Kendime bir tekne yapmayı deniyorum
then i'll float to you my darlin'
Sonrasında seninle yüzdüreceğiz sevgilim
with the evening on my tail
Akşamla beraber benim arkamda
although not the most honest means of travel
Yolculuğun en dürüst kelimesi olmamasına rağmen
it gets me there nonetheless
Yine de beni buraya getiriyor
i'm a heartless man at worst, babe
En kötüsü ben bir kalpsizim,bebeğim
and a helpless one at best
Ve en iyisi zavallı biriyim


darling i'll bathe your skin
Sevgilim senin derinde yüzeceğim
i'll even wash your clothes
Hem de senin giysilerini yıkacağım
just give me some candy, before i go
Sadece bana şeker ver,gitmeden önce
oh, darling i'll kiss your eyes
Oh,sevgilim gözlerinden öpeceğim
and lay you down on your rug
Ve halına uzan
just give me some candy
Sadece şeker ver
after my heart
Kalbimden sonra


oh i'm often false explaining
Oh açıklamam çoğu kez yanlıştır
but to her it plays out all the same
Ama onun rolleri hep aynı biter
and although i'm left defeated
Ve buna rağmen ben yenildim
it get's held against my name
Benim ismime karşı bu tuttu
i know you got plenty to offer baby
Biliyorum çok teklif aldın bebeğim
but i guess i've taken quite enough
Fakat tahmin ediyorum ben oldukça yeterli miktarda aldım
well i'm some stain there on your bed sheet
Güzel senin yatak çarşafında biraz kirlendim
you're my diamond in the rough
Senin kabalığında ben pırlantayım


darling i'll bathe your skin
Sevgilim senin derinde yüzeceğim
i'll even wash your clothes
Hem de senin giysilerini yıkacağım
just give me some candy, before i go
Sadece bana şeker ver,gitmeden önce
oh, darling i'll kiss your eyes
Oh,sevgilim gözlerinden öpeceğim
and lay you down on your rug
Ve halına uzan
just give me some candy
Sadece şeker ver
after my heart
Kalbimden sonra


i know that there're writings on the wall
Bunların duvarda yazılı olduğunu biliyorum
but darling i'll bathe your skin
Ama sevgilim senin derinde yüzeceğim
i'll even wash your clothes
Hem de senin giysilerini yıkacağım
just give me some candy
Sadece bana şeker ver
after my heart
Kalbimden sonra


oh i'll be there waiting for you
Oh seni beklemek için orada olacağım

Not: Çevirileri ben yapmadım. Şurdan aldım. Biraz da yanlışlar var ama, aşağı yukarı böyle işte.

Kimi sevmeye çalışsam hep Orion'la kıyaslıyorum. Sanki benim yazgım Orion'la yazılmış gibi, eninde sonunda ona dönecekmişim gibi...

Bu his.

Çıldırtabilir beni.

Kalbimin etrafına bi kafes oluşturan bu his,

Özgürleştirmiyor,

Ümitlendiriyor beni.

Anımsıyorum,

Lisedeyken çok sevdiğim o sözleri:

"Hope is a kind of narcotic. It wastes your life."

Yani; umut bir çeşit uyuşturucudur. Hayatını harcar.

-Of!...

: (

İçimdeki bu, Orion'la karşılaşacakmışım sanki hissini de öldürmek boğmak istiyorum. Orion offf...

Onu unutamamamın bir sebebi de; böyle yalnız hissetmem sanırım. Onun bi zaman bile olsa, bi şekilde hayatıma girmiş olması bana kuvvet veriyor sanırım. Mutlu oluyorum. Bir Orion daha bulmak çok zor ama. Neden böyle hissediyorum?

---

Şimdi yapılacaklar:

Unuttuğum dersler çalışılacak.

Bu zor! Ama yapmak zorundayım. "Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin!" Öyle bir şey ya da. : p  : ))

Hani bir tepe görürsün pıtır pıtır tırmanırsın ama dağ görürsün adım bile atmak istemezsin ya, o durumdayım.

Ama bi tepeye tırmandığın zaman kimse sana "Aaa tepeye tırmanmış vay be" demez; dağın doruğuna bir bayrak dikmek ise herkesin harcı değildir.

Cesaret. İnanç. Bunlara ihtiyacım var. Bismillah deyip bi çalışmaya başlasam, 6 saat falan çalışsam, rahatlayacağım gibi.

İnanılmaz ama Orion ders çalışırken bile bana bi istek katıyor. Orion acayip çalışkan ve azimli bir çocuktur çünkü. Bana da kızıyordu o dönem hiç ders çalışmıyorsun diye.

Evet. Önemli olan zor olanı başarmak. Akşam 18:00e kadar çalıştıktan sonra buraya yazacağım duygu ve düşüncelerimi : p

Sonra da kuzencikime gideceğim. Yengecikim ve kuzencikime. Hani annemin yazın kavga edip olay çıkardığı insanlar...

Ah anne ah! (O da ayrı konu tabi şimdi o kadar dağıtmayalım.)

Dün gece İtalyan Kız E. babamı sordu ve ben Isadora'da, dedim. Söyleyemedim. Söylemek istemedim. Neden bilmiyorum. Sadece görüşmüyoruz, dedim.

Bu arada E.'nin bir neuropsychologist olduğunu öğrendim. Yani hastanede çalışacakmış. Buna çok uygun birisi aslında; soğukkanlılığına hayranım. Arap sevgilisi de tıp son sınıfta. Umarım ileride E. ile yeniden görüşme imkanım olur. Belki tezimin laboratuvar çalışmaları için İtalya'ya gittiğimde...

I hope so : (

Gene dağıttım ben konuyu. : ( Aklım karışık. Söylemiştim ama bunu di'mi?

Hem aklım karışık hem de biraz korkuyorum.

Hem insanlar kötü. Hem de biraz üstümde nazar olduğunu düşünüyorum.

İşte bu da mani gibi oldu : D

Şimdi ben Everest'e tırmanmaya gidiyorum. Umarım donarak ölmem ya da aşağı düşmem. Ama bu olmayacak. Dağ tırmanma tecrübem var çünki ; ) Tek sorun daha önce daha küçük dağlara tırmanmıştım. : (


Son olarak;

Bunu dinleyin:



24 Şubat 2011 Perşembe

Alışma Sorunları


Çok stresliyim!

Nasıl geçer bilmiyorum?....

Çok yalnızım. Acayip.

Çok da çekingenim. 

Yani, belki de içimdeki huzursuzluktan dolayı arkadaşlık kurmam kolay olmuyor şu an çünkü rahat değilim. Kendi kendime kalmış gibiyim. Of!...

Bir destek? Yok...

Salma geldiği zamanlarda biraz huzurlu ve güvende hissediyorum ama onun da bölümü taaa bi uçta. 

İçimde daimi bir huzursuzluk. Ders çalışmadığım zamanlar çalışmam gerekirmiş gibi hissediyorum. Bazen çok yorgun oluyorum uyumak istiyorum bazen de bir rahatlama 'aracına' ihtiyaç duyuyorum ama öyle bir araç yok işte elimde!

Ne zaman geçecek bu uyum sorunu? : (

Bölümdeki asistanın tekine acaaaaayip sinir oldum bugün öldürebilirdim!

Aslında ilk çok tatlı gülümsedi bana. Pardon bla bla laboratuvarı nerede acaba diye bütün gerizekalıca saftorik şirinliğimle sordum. O da bana çocuk muamelesi yaparak "Gel" dedi, niye bilmiyorum, ama çok ağırıma gitti. Çok da havalı bi tip ha o kız. Acayip fit. Saçları daaaimaaa çok bakımlı. Çok iyi giyiniyor. Sen yeni mi başladın falan diye sordu. Aslında abartacak bir şey yok sanırım ama takıyorum işte kafayı böyle şeylere. Yalnız yaşamak ne zormuş! Bi oda arkadaşım var ama, onunla bi samimiyetimiz yok işte... Yani o sadece odamı paylaştığım biri. Keşke İranlı Kız S. ile felan kalıyor olsaydım. Of keşke Salma yakınlarda olsaydı.  OF!

Yarın annemin arkadaşının oğlu Civilization ile buluşacağım.

O da aynı bölümde. Not felan vercek bana.

Of Isadora'yı ÇOK ARIYORUM.

Of çok zorlanıyorum. Alıştığım şeylerden kopmak ne zormuş meğer!

İyi ki direkt yurtdışına gitmemişim haaa...

Bu da bi nevi antreman.

Ama şu içimdeki daimi huzursuzluğu bi atmam lazım. Yaşamama, sohbet etmeme, yeni insanlarla tanışmama engel oluyor o. : (

Ürktüm mü ne bölümdeki işlerden. Pat diye asistan olursam altından kalkamayacağımdan felan...

Oyff!!!

Ya annanemlernen yaşarken negzeldi hayatım yaaa...Her yere yakındı o ev. Ev kalabalıktı bilmem ney.

İçine kapanık biri oldum  çıktım.

Bi de korkularım var.

Beyaz Kedi'yi acilen görmem lazım : (((((((

GEÇİCEK GEÇİCEK GEÇİCEK....

IT WILL ALL BE FINE ALL BE FINE ALL BE FINE.... : )

I keep tellin myself!...

23 Şubat 2011 Çarşamba

Prison Break - Kampüs Break / Yarım Kadeh Şarapla Sarhoş Olma Macerası!

Uykum kaçtı.

Bugün Salma ve onun tanıştırdığı kızlarla BAR'a gittik. Yarım kadehten biraz fazla miktarda kırmızı şarap içtim ve orada Orion'ı görmeyi diledim.



Öncesinde yine Salma'nın tanıdığı tipler olan 2 gay ve 1 lezbiyen kızla tanıştım. Kız gayet şirin falandı, gay'lerden biri de çok tatlı; ötekisi ise cazgırdı. Ama baya matrak bi tipti. "Aaa senin bu kampüste ilk tanıştığın ibneler biz miyiz yani?"

Ahaha : )))

Kızlardan biri İnşallah Mühendisliğinde =) okuyor. Onu çok sevdim, çok cici bi kız. (Rumuz BeybiKız)Onun oda arkadaşı da çok tatlı bi tipti ama gecenin sonunda sarhoş oldu ve bi dolmuşa atlayıp bi çocuğun yanına gitti. (Hafif dozda flört ediyorlar galiba?)

Yan odamızda baya sorunlu bi tip var. Sürekli her şeyden şikayet ediyor. Önce "Kapıyı sürekli kitliyor" diye şikayet etmiş lobiye. Bugün de BAR'dan geldiğimde 12 gibi, Salma telefonla aradı, sonra bi baktım telefon çalıyor: "Biraz sessiz olur musunuz saat 12'yi geçti" Tamam dedim kapattım. Uyuyucam; sonra bi baktım ısraaaaaaarla telefon çalıyor. 15 defa falan çaldırdı herhalde, ben de ısrarla açmadım. Bu ne ama ya? Deli midir manyak mıdır nedir?

Kızın ismini İnş. Müh'te okuyan kızın oda arkadaşına söyledim; puaahahhaha pornocu ismi gibi o ne yaaa dedi : ) Manyak, Amerikalı galiba. "Böyle görgüsüz bi ismi anca bi Amerikalı koyar" ---> Bu da Salma'nın yorumu oldu. : p


Korkularım:

-Başarısızlıktan çoook ama çok korkuyorum.

-Rezil olmaktan çok korkuyorum.

-Bi sorun çıkmasından çok korkuyorum.

-Nazar değmesinden çok korkuyorum...

-Girl Interrupted olmaktan : ( Delirmekten, çıldırmaktan....

-OF EN BÜYÜK KORKUM ŞU: O KADAR MUHTEŞEM BİR LETTER OF INTENTION'IM (NİYET MEKTUBU)  VARDI Kİ, OKUYAN BENİ GELECEĞİN ÜMİT VAAT EDEN GENIUS SCIENTIST'I SANIR. PARLAYAN YILDIZ, MUHTEŞEM BİR ŞEY FALAN GİBİ. BİR DE REFERANSLARIM DA ÇOK KUVVETLİYDİ. AMA ŞİMDİ KENDİME O KADAR GÜVENEMİYORUM. DELİ GİBİ KORKUYORUM O İZLENİMİNİ VERDİĞİM BAŞARILI VE ZEKİ KIZ OLAMAMAKTAN, O KAĞITTA YAZDIĞIM AZİMLİ TİPİN DAVRANIŞLARINI SERGİLEYEMEMEKTEN. VE BU KORKU İÇTEN İÇE ZAYIFLATIYOR BELKİ BENİ. İÇTEN İÇE, FARK ETMİYORUM AMA, UFAK UFAK DARBELERLE, SARSIYOR DURUŞUMU BELKİ DE. ROBOTA DÖNÜŞTÜM! NE GÜLÜYORUM NE ESPRİ YAPIYORUM.

İlk defa bu akşam yeniden kendim olabildiğimi fark ettim....

Bugün:


Bugün bölümden tiplerle tanıştım. Bi tanesi de benim Baş Profesör'ün öğrencisi. Bıdı bıdı çok girişken bi kız. Arkadaş canlısıydı ama. Diğerinin Orion'ın şu an şirketinin olduğu binada başka bi şirkette çalışma ihtimali olduğunu öğrendim. Söyleyince kız acayip mutlu oldum. Sonra bölümden, yine master öğrencisi bi başka kız fal baktı bana. U harfinden kaç o sana hayır getirmeyecek dedi. Çapkın; gözü yan yan bakıyor; karanlık bu harfin olduğu yer dedi. Belki de Orion'la karşılaşmayı ummaktan vazgeçmeliyim.

Vazgeç, B.J., bu sevdadan...

Bugün de zaten o barda gözlerim hep Orion'ı aradı.

"Aylar sonra bir işe yarayacak gözlerim, seni görerek...." demiş Kafka

Milena'ya Mektuplar'da...

Öyle...

Ben de, benim gözlerim de. : (

Falcı Kız başka başka ne dedi?

Omuzlarında büyük bir yük taşıyorsun, dedi.

Sonra bu hallolacak ama başka bir sorumluluk alacaksın dedi.

Kendini bir kafese kapatmışsın dedi.

Yazın o kadaaaar mutlusun ki anlatamam dedi. Plaja uzanmışım felan hiçbir şey umurumda değilmiş : )

Şu asistanlık, şu dersler, şu sır, şu okyanus!...

Hepsi hallolacak belki de!...

Kalbimdeki bütün endişeler silinecek...Belki de!

Belki de HUZUR... <3

Ve MUTLULUK!

Ve ÇILGINLIK! : D

Ve EĞLENCE!

Ve HAYAT!...

Ve AŞK....



Bugün Beni Kime Benzettiler?


Debra Messing.

Yeni tanıştığım gay çocuklardan biri (tatlı saçları, tatlı tavırları olan : D)

Görür görmez "Aaa sen Debra Messing'e benziyorsun!" dedi. Ben de kadının kim olduğunu bilmiyordum o an. Sonra ismini not defterime yazdırdım. Şimdi anca hatırladım ve baktım; bazı fotolar için "Aaaa, harbiden benziyorum yauv. Ne ilginç!" dedim.







Sanırım aynı muzur bakışlardan bende de var. ^^

Oy, oy Angelina Jolie'ye benzetilmek kadar havalı değil ama idare edeceğim gene de. : p

A.J.'yi de Girl Interrupted'daki rolü haricinde hiç sevmem ha!

Bugün Kimi Çok Kıskandım?


Beybikız ve Tralala'nın(Tralala=onun sarhoş olan oda arkadaşı) arkadaşı olaaaan; BayanKlas'ı. OF! Amma cool'du be, hayatımda hiç o kadar kuul bi kadın görmemiştim : p Bi de Los Angeles'taymış geçen sene. (Rumuz=LosKız) Çap yapıyor falan. Hem arkadaş olmak istedim hem de çok kıskandım. Yok yok, arkadaş olmayı istemek için fazla kusursuzdu. Bi türlü hiiiç kimseyi beğenmiyormuş en son sevgilisi 4 sene önce olmuş falan. Ta daaaa! Velkam tu may vörld. Ben de 2 ay öncesine kadar öyleydim. Sonra da cozuttum. Çikolata Sevgilim'e saklamışım meğer tüm ateşimi : p Şanslı velet!!!

Bazen Çikolata Sevgilim'le olanları normal olmayan bir dönem gibi görüyorum. O dönem bunalımda mıydım ne? Kendimde değildim sanki. İnsan bu kadar kör kütük aşık olur mu?

Hep babamı anımsatması yüzünden!...

Bugün en çok neye sinir oldum?


Saçımı postij sanmalarına : ( Üst kısmı yağmurdan berbat olmuştu ve en son gittiğimde o gerizekalı herifin kesimini falan hiç iyi yapamadığını biliyordum. Ayrıca Çikolata Sevgilim ile fingirdediğim zamanlarda Finding Place'teyken özellikle onunla, boyuna saç düzleştirici ile saçımı düzleştiriyordum. Şimdiyse kupkuru oldu saçlarım : ( Ooooof. Belirli bi dalgaya sahip olmayan ve elektriklenen ve asi saçlarla mücadele ettiğim kadar hiçbir şeyle mücadele etmedim herhalde!

Son sözüm ise şu:

DIE ORION DIEEEEE ORION MUST DIE.


Orion. Son bir defa görüşelim ve bitsin bu iş. Painful and quick. Anlaştık?

22 Şubat 2011 Salı

Yabancı Profesör Uzak Bir Krallıktan Geldi

17:17

Dilek dileeeeee!!!

Diledim seni ORION! : )))


İvit. Bugün B.J. n'etti? Sabah çoook erkenden kalktı, hemencicik hazırlandı, öyleee saçıyla başıyla pek uğraşmadı, makyaj da yapmadı; sadece vişne çürüğü rujunu hafiiiifçe sürdü, sonra, her bir şey hazır olunca açtı bilgisayarını Yabancı Profesör'ün çalıştığı konularla ilgili bir iki bir şey okudu. (Buna vakit bulabildiğine sevindi!) Sonra zamanından 15 dakika önce Yabancı Profesör'ün olduğu misafirhanede oldu; güzel güzel gezdireceği tarihi yerlere gittiler; Yabancı Profesör'ün fotoğraf makinası yanında yokmuş; B.J. çekti resimleri, bir yandan sohbet ettiler; bir tane nazar boncuklu bileklik aldı kendine B.J. oradaki yaşlı bir kadından; bir tane de Yabancı Profesör'ün bahsettiği eşi için aldı; zaten 1 liraya satıyorlardı. Yaşlı kadın bu alışverişten tatmin olmadı ve daha çok almadığımız için suratını astı. : )



Çok cici bir gündü! Sonraaa, işte o tarihi yer ve müze gezmelerimiz de bitince, kendi Profesörüm Baş Profesör ile buluştuk bölümde, Baş Profesör yemeğe götürdü bizi, kuşbaşılı pide yedim, üzerime afiyet pek güzeldi! : D Bu sırada Baş Profesör'e biraz daha ısındım. Bana bir ara "Yemek yapıyor musun?" diye sordu. Neden sordu bilmiyorum. : ) Ben de sanki çok usta bir aşçıymışımcasına "Hıhı en son da İtalyan arkadaşımdan Risotto yapmasını öğrendim." dedim; oysa ki tek bildiğim Risotto; bir de kek ile bir çeşit de pasta yapmayı öğrenmiş idim ama unutmuşum muştur onları! : D Kih kih. : D

Sonra yağmur yağdı. Almeida yağmuru. En nefret ettiğim. Zaten her yer gri ve Isadora'yı çok özlüyorum. Çok arıyorum. : ( Isadora güneşi, bambaşkaymış eğer. Bugün Isadora'da annem ile geçirdiğim akşamları özledim, onun çocukça şakalarını özledim, bana fal bakmasını ve derdimi dinlemesini özledim, kahrını çeken ve güvendiğin biriyle aynı evde yaşıyor olma duygusunu...

Sonra Isadora'daki tanıdığım&sohbet ettiğim öğretim üyelerini özledim, oradaki belli başlı arkadaşlarımı özledim. Sonra Çikolata Sevgilim'i özledim. Bunların hepsi öğleden sonra ben uyumaya çalışırken oldu. Allahtan yatağımda Salma'nın aldığı peluş köpek ile benim o köpeğe aldığım peluş oyuncak vardı. Onlar bana arkadaş oldu. Sonra uyandım, aklımdan İranlı Kız S.'yi aramak geçti. Sonra bir baktım o beni aramış, buluştuk. Bana çok iyi geldi. Kampüsün cafelerinden birinde oturduk. Önce waffle yemeye acayip niyetlendim, sonra "Akabinde hissedeceğin pişmanlık duygusuyla savaşmaya hazır mısın B.J. ha son kararın mı iyi düşün hata yapma beybeyim" dedim. Sonra soda ile orta şekerli kahve içtim. İranlı Kız S.'ye fal bak bana dedim ama  bir tane S. harfi bir tane de kalp gördü. Kalp görünce o, ben bir sevindirik oldum. Oy ne salak kızım : )

Bence bugün Baş Profesör beni sevdi : ) Yabancı Profesör de... En son onlar havaalanına giderken ben otoparkın orada durdum ve arabadan bana el sallıyorlardı. Yağmur yağıyordu...

Yabancı Profesör gerçekten çok şirindi ve onunla tanıştığıma çok memnun oldum. Hiç unutmam onu sanırım. Kimi unuttum ki zaten : ) Ama yakışıklılık anlamında değil kesinlikle; sadece arkadaşlığı şirindi; müzeyi gezerken baya komik yorumlar yaptık, ve bence güzel sohbet ettik.

Bana verdiği unutmamam gereken tavsiyeler:

-"Be consistent" -İstikrarlı ol: Pek çok doktora öğrencisi 3 ay çok iyi çalışıp sonra da amaaan deyip bırakıveriyor. Önemli olan programlı çalışmayı sürdürebilmek. Bunu iyi ayarlamak.

-Bir tane riskli projen varsa bir tane de sonuç elde etmen garanti olan bir projen olsun; ikisini birlikte yürüt. Garanti proje lazım; çünkü yayın yapıyor olmak önemli; ama öte yandan da ses getirecek olan da riskli olanlar oluyor sonuçta!

-Yüksek lisansın esnasında yayın yapmış olmak seni iyi bir doktora programına götürür: Bu uluslararası olursa iyi olur.



İşte böyle; bulutlu, yağmurlu, garip bir gündü. Güzel bir gündü.

Ama ben Şubat'ı hiç sevmem.

Sürpriz Yazı: (Fare'nle seç ; ))


Bir kalbin içinde ne taşındığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün. Belki de içindeki sensin.

 William Butler

21 Şubat 2011 Pazartesi

Minik Bir Yazı -Günlük Enstantaneler

Oda arkadaşım geldi sonunda. Çok gezen bir kız! (Ve çooooooook çok çok çok eşyası var. Ve bi de çok arkadaşı var, kıskanıyorum :p)

Yarın bölümümüze gelmiş bir yabancı misafir öğretim üyesine bir iki ufak turistik gezide eşlik edeceğim.

Sınav için kendimi çalıştıracak birini buldum*: )

Tek sorun 24 saatin yetmemesi. Ve bu okulun içinde çok yoruluyorum.

Dün babamın ölüm yıl dönümüydü; ben onun mezun olduğu okulda; işte bu süper-üni.de ilk günümü geçirdim. Bu okula gelmemi, bu okulda okumamı çok istemişti...

Umarım mutlu olmuştur.

*Mezuniyet yılını söyleyince çok heyecanlandım. Orion'ı tanıyor olabileceğini düşündüm. Sevindim! Sonra bu hüsrana dönüştü. : (

Uyumak, uyumak, uyumak istiyorum... Tuvalete bile gitmeye mecalim yok : (

19 Şubat 2011 Cumartesi

Seni Kollarımda Yeniden Sarmak İsterim, Tıpkı Eski Günlerdeki Gibi

Even in the darkest hour
When the world is fast asleep
I sit by candlelight with memories

When the wind was oh so cold
I used to hold you baby, hold
I'd like to hold you in my arms just like before

I thought I could live without you

That it wouldn't be so hard
But now when you going loco
I'm left with my losing card

How I wish the rain could fall like pearly dewdrops from the sky
Similar to the teardrops falling from my eyes





Orion,


Eğer yalnızsan,


Gecenin bir vakti düşüncelerin dalıp gidiyorsa,


Seni sevecek bir kalbi arıyorsan,


İnsanların gülümseyişleri sana sahte geliyorsa,


Sana içtenlikle seslenecek bir sese muhtaçsan,


Orion,


Eğer bir dakikalığına olsun,


Aklına geldiysem,


Nerede ve nasıl olduğumu merak ediyorsan,


Seni unutup unutmadığımı,


Bilmek istiyorsan,


Çok zaman geçti biliyorum.


"Ben hep yalancı aşklar yaşadım." Biliyorum.


Bir başkasını alsam da hayatıma,


Benim dudaklarımı öpen senin dudakların değil de onunkiler,


olmuş olsa da,


Denediysem de, unutmayı seni,


Mümkün değilmiş.


Ben değiştim ama aynı B.J.'im;


"Masumiyet kaybedilen değil, kazanılan bir şeydir." demiş Lale Müldür;


Daha bile masumum inan,


Onlardan daha masumum,


Tanıdığın kadar "beyaz"ım;


Eğer istersen,


Eğer kabul edersen,


"Sevabımla günahımla"


Ben buradayım.


Bir kerecik olsun çık karşıma,


O gözlerine bakayım.


Dayanabilirsem, sadece bakayım,


Birkaç sessizlik olsun,


"Sonra çeker gideriz."


Ama ben,


Kollarında ağlamak isterim,


Sen gitmişken ağlayamadığım her şeyi;


Sana bir kez olsun ulaşmayı, seni


Kollarımda hissetmeyi isterim,


Hıçkırıklarımı göğsünde boğmaya çalışmayı,


Ellerin,


İsterim ki, Orion,


Bir kez olsun,


Saçlarıma dokunsun,


Ellerin, ellerimi tutmayacaksa bile, Orion,


Kabul edersen,


Bir kez; kabul son olsun,


Gözlerimdeki buğu


Gözlerine dokunsun.


Not: Bu satırları ağlayarak yazdım.


---


Çikolata Sevgilim'i sevdim sandım; şimdi görüyorum ki ben onda Orion'ı aramışım, aramış da bulamamışım. Bir göz yanılgısı, bir algı şaşırması...


Keşke bana, şefkatli elleriyle dokunan, ve ellerini ellerimde hissettiğim, nefesi nefesime yakın duran,


Ç.S. değil de Orion olsaydı;


Orion, öyle çok aradım ki yüreğini....


Belki aynısından bir başkasında da vardır diye aradım;


Belki bulurum diye, bir başkasında, sende kaybettiğimi...


Orion, 


Çok bekledim seni,


Orion seneler geçti;


Gittiğinde küçücük bir kızdım;


Üniversiteyi bitirdim,


"Yaşlandım!"


Orion, gelmeyeceksen de, 


Orion, 


Seni benden bu kadar esirgeme,


En azından,


Çektiğim bunca özlemin bir mükafatı olsun,


Senin suretini,


Bir sabah karşımda bulmam,


Bir kere daha yitireyim,


Önemli değil,


Ah Orion!


Orion ah!...


Delilik bu, tamam...


Çılgınlık bu, tamam...


Sevemezsin belki bir daha beni,


TAMAM,


Ama Orion,


Yalnız bir gecede,


Bir anlığına bile olsa,


Ürperip üşüyorsan;


Bakıyorsan dolunaya ve


düşünüyorsan;


Derin bir şeyleri;


Of.


Ne diyeceğimi bilmiyorum.


Ben mükemmel değilim ama seni ev'e götürebilirim.


"I'm not perfect, but I can drive you home."









18 Şubat 2011 Cuma

Çikolata Kaynaklı Ölüm

Konum: New Yurt 
Mod: Endişeli ama aynı zamanda mutlu
Günün Planı: Biraz ALES çalışılacak(Geometri) + Bölüme gidilecek.




Ders Mers Konuları - Süper-üni'ye geliş hikayemin kısa özeti 


("ÖZET VER, PANPA" diyecek olanlar için : p)


"Bir ıskalarım, iki ıskalarım üçüncüde yakalarım."


Şimdi ben bu süper-üni.'de (ahah böyle de yazınca 'süper lise' gibi oluyor.) Şimdi ben üni.mi gizli tutmak  istiyorum efenim. Ancak biraz daha mütevazi bir üni.den Türkiye'nin en iyi üni.lerinden birine geçtiğim için kendisine süper-üni lakabı taktım; süperman gibi de düşünebiliriz. : p Kendisi benim hayalimdi ama ÖSS'ye hazırlanırken, çok da hazırlanmadığım için ıskaladım. (Iska #1) Sonra Isadora'daki üni.me gittim. (Isadora da benim bu Ağustos bıraktığım şehir) Isadora'daki üni.'mde ilk dönem kalkülüsler şunlar bunlar 90'ın aşağısında notum yok; hop tri li lay, ben süper-üni'ye bi güzel geçiş yaparım diyorum. O da nesi; Tarih'ten kal sen; hocaya bir de mail atmıştım bi halta yararmış gibi; benim notlarım çok yüksek; geçiş yapacağ idim, zart zurt. Bi güzellik yapsan bey amca tarzında, babayı aldım  tabi. Sonraaa otur oturduğun yerde Isadora'da. Ama Isadora da muhteşem şehir ha. Ona lafımız yoook!... Evet bu da ıska # 2 nambır tu idi. 






Ancaaak, en sonunda, master'da şeytanın bacağını kopardım : p ve geldim buraya. Ooooh keyfime diyecek yok şu an. Yurt odamdaki esrarengiz oda arkadaşım henüz ortalarda yok, meydan da bana kalmış durumda (şimdilik) Bi güzel de süsledim odamı. Çocuk-çocuk şeyler yapıştırdım oraya buraya balıklar-kelebekler filan.. Her şey çok güzel. Yalnız yaşamak çok güzel. Orman ne güzel ah ne güzel.






Fakat işte; şöyle bir riskli durumum var benim; bi ayağım çukurda. Töğğbe töğğbe. : ) Şöyle; hoca beni uyardı; kadro gelecek. Amma ve lakin, aman aman çoook yüksek bir ALES notum yok; ve burası pek iddialı bir yer olduğu için bir rakibin pöt diye gelip höt diye elimden bu hayalimi çalmasından korktuğum için, ve geometriyi de unuttuğum için buna çalışmam lazım. Bu biiir...


İkiii... Burda dersler İngilizce tabi. E ben de tüm teknik dersleri Törkişçe almışım bi de üstüne bazılarını unutmuşum. Dünya çapında da çok da baba bir hocanın yanına gelince beni bir telaş sardı. Amaney şi na nay; ya şimdi çaktırmadan benim bilgimi ölçer ve az bulursa ya şöyle ya böyle durmadan ineklemek mecburiyetinde hissediyorum kendimi. Arkadaşlarla kampüste cafe'lerde orda burda takılırken biraz oyalanmış olayım; ya da onlar beni oyalamış olsun asabileşiyorum filan.


Şimdilik 2 ders alıyorum. Ama zor dersler. Bir yandan onlara çalışmak, bir yandan bilim sınavına çalışmak, bir yandan sıçtığımın ALES'i. Ay upps pardon hiç küfretmeyen ben tutamadım kendimi. : )


Dün Gece Bir Rüya Gördüm


Rüyamda Orion efendiyi gördüm (kör olmayasıca!) Bundan önceki blog'umda onu uzuuuun uzun anlatmıştım (değmez ama!..) Hatta blog'un ana teması ondan oluşuyordu diyebilirim. Onu unutmaya çalışmak falan. Yahu Orion blog değiştirdim, üni. değiştirdim, EV DEĞİŞTİRDİM, bela mısın başıma? Elm Sokağı Kabusu gibisin Bilmem ne sıçtığımın laneti gibisin a.q. ya! 


Rüyamda bu deliganlıyla buluşuyorum; artiz bi cafe falan (az biraz sosyetiktir kendisi.) Böyle bunda bi garip tripler bi suratsızlık bir bilmem ne. Bir kere buluşacakmış sonra da bakmayacakmış suratıma, bi hikayeler. 






Ulan, sıçtığımın Orion'ı; çekil git bilinçaltımdan BEAAA!... 


Bak ama Orion da şimdi süper-üni. mezunu ve hatırlatıyor bir şeyler onu bana işte. Lanet olası. Bir kere daha onu görme hissini ne yapsam kovamıyorum aklımın odalarından. Bir diğerinden çıkıp, öbürüne geçiyor, sessiz, inatçı bir hayalet gibi. Beynime işlemiş; DNA'ma kodlamışlar sanki; çikolata sevgilimle olanki gibi süper ateşli bir başka aşk da yaşasam bırakmıyor beni. Eninde sonunda tüm yollar ona çıkacakmış gibi. Ben İstanbul değilim; sen de deniz değilsin; çıkmaz ki sana benim tüm sokaklarım, bunu bilmez misin?







Ayrıca bugün uyandığımdan içimden Çikolata Sevgilim'e sövüyordum; öküzsün sen, öküz, öküz diyerekten. Niye? Öküzdü çünkü. Harbiden, kibarlıktan, romantizmden ne kadar uzak olduğu bir kez daha aklıma geldi. İyi ki terk etmişim dedim. Oooh yine olsa yine yapsam, canıma da değse dedim.


Sonra da benim bir ateşli aşk macerası filmi çekeceğim vardı; o an en uygun baş rol oyuncusu oydu; onu seçiverdim; ve başka hiçbir şey değil, diye düşündüm...


"Death by Chocolate"; "Çikolata kaynaklı ölüm".




Yani, yönlendirilmemiş duygularım vardı; içimde saklı bir potansiyal; bir aşık olma arzusu; ve o an o şanslıydı ona yöneldi, diye düşündüm.


Bazen de cidden sevdim ben onu ama bana uygun birisi değildi; aileme damat olarak götürebileceğim birisi değildi, diye düşünüyorum.


Yani bu konudaki düşüncelerim iki uçta gidip geliyor...


Çikolata Sevgilim ile birlikteyken de ara ara Orion'ın laneti rahatsız ediyordu beni. Bunu o anlıyor muydu bilmiyorum? Bazen bir şeyler seziyor ve o zamanlar asabileşiyor gibiydi...


Çok hikaye var Çikolata Sevgilim ile ilgili; ancak bunları yazmaya çok yorgun olmadığım bir gece vakti mecalim olabilir. Şimdilik halının altına süpürüyorum tüm aklımdakileri, işgüzar bir hizmetçi gibi. 


Ne garip, bir zaman hayatımın anlamı olan şey; şimdi bir tutam "toz, kir" sanki.


Ne garip, hayatta onun karşıma çıkmış olması...


Ve onu tanımış olmam...


Teninin kokusunun bu kadar cezbedici gelmesi...


Ve sonra bir yara kabuğunu yolup-atar gibi ondan kurtulmam. 


---


Biraz önce İranlı kız Uzun kirpikli S. aradı. Okula geliyormuş. Bugün belki akşamüzeri bir topluluk toplantısına gideceğiz onunla; sinema ile ilgili.


İstediğim her şeyi yememe rağmen bir kilo verme sürecine girdiğimi hissediyorum çünkü acayip yürüyorum kampüste. Ayrıca yurt odam da çok yukarıda.


Bazen şu anki durumumun; bu odanın bu okulun şu anki 'ben'in; yazgımda böyle yazılı olduğunu düşünüyorum; sanki çocukluğumdan; hayır doğumumdan beri belliymiş gibi. Bazen kendimi tanıyamıyorum bu yaşamıma durup karşıdan baktığımda başka bir kızı görüyorum. İmrendiğim; olmak isteyebileceğim bir kızı. 


Şu anki ben; özgüvenli, ilk başta biraz soğuk biraz kibirli, ama yine de çok kibar ve tatlı davranan, hedef odaklı çalışan, mümkün olduğunca planlı, başarılı, özgür...






5 sene önce olsa bu kızı çok kıskanırdım. Çok ama çok. Beyaz Kedi bir seferinde bana "senin kendini yeniden yapılandıran bir yönün var." demişti. Gerçekten de öyle belki. En büyük yatırımlarımı kendime yaptım. Ulaşmak istediğim insan olmak için çok uğraştım...


En çok ortaokul sonları ve lisedeki babasını kaybetmiş ve depresyon-yalnızlık-arkadaşsızlık-ailevi sorunlar-kavgalar-maddi sorunlar-anne sorunları-ve deriiin, derin hüzünle boğuşan o kafası karışık, bocalayan, ezik, güvensiz, beceriksiz kız için seviniyorum. Şu anki ben'i ona gösterebilsem diye düşünüyorum. 


Elde ettiğimde, tüm başarılarımı, ulaşmamın bir zamanlar tam anlamıyla hayal olduğu ama şu an çok yaklaştığım her şeyi ona armağan edeceğim.


Onun için, o kız için mücadele ediyorum.









Bugün güneş var!!!


Ve üzerimde çok sevdiğim giysilerim, uzun saçlarımda dalgalar, parmaklarımda pembe ojelerim var!


Tek sorun Geometri'nin midemi bulandırması. Onu da halledeceğiz ne yapalım? Mecbursan, yaparsın.


Je casse tout obstacle- Balzac'ın bastonunda yazan yazı: Her engeli parçalarım ben.


BUNU OKUYAN KİŞİYE NOT:  Eğer bir şeyi çok, ama gerçekten çok istersen, olur. Bence bunu unutma. Ve büyük hayal kur. : )


MIT kampüsü




~~Ve bir de; "Chocolates are so overrated!"- Çikolatalar FAZLA abartılıyor!...