Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

25 Ağustos 2010 Çarşamba

O Captain! My Captain!

Bugün sıkılganlığım hat safhalarda...

Çalışmak istemiyorum...

Uyumak istemiyorum...

TV izlemek...

Kitap okumak...

Hiçbir şey yapmak istemiyorum.

İstediğim tek şey belki Amerikan şairlerinin şiirlerini okumak.

ve dondurma yemek.

Ama dondurma bana yasak... Ben yasakladım. İstediğim kiloya inene kadar yemek zevklerinin çoğundan mahrum bıraktım kendimi. Boyuna şinitzel ve diyet kola menüsünden geçiniyorum. Yediğim en lezzetli şey yoğurt.

Jude'un aradığı sorduğu yok.

Ben de ona mesaj falan atmıyorum. Nete de çok fazla girmiyorum zaten. (Yapacak daha önemli işlerim var, o yeah!)

Ama en çok sinirime giden; onun çoğu zamanlar facebook'ta fink atıyorken msn'de offline gözükmesi. En çok buna taktım. Yoksa başka bir şey yok... :)

Arada Orion geliyor aklıma, ama şükür ki bu sefer aklı başında bi özlem şeklinde - yana yakıla özleyen bi saplantı'dan ziyade. İkisi arasında çok fark var...




An Education filmini izlemeyenlere tavsiye ediyorum. Güzel filmmiş...İlk başlardaki liseli kızla ilgilenen yaşı büyük adam karakteri bana Orion'ı hatırlatsa da Orion o kadar aşağılık biri değil tabi ki...

Filmdeki ana karakterle de benzer yönlerimiz olduğu için, çok sevdim belki. Fransızca şarkılar söylemeye bayılan, Fransa'ya gitmek için can atan, edebiyattan hoşlanan, çalışkan, iyi bir üniv.ye gitmek isteyen (Oxford) vs...


Filmden aklımda kalan en önemli söz ise: "Eylem karakterdir. Hiçbir şey yapmazsak hiçkimse olamayız."

Filmden çıkarılan anafikir ise; eğer bi kişi, ufak da olsa, önemsiz de olsa herhangi bir konuda dürüst olmayan bir davranışta bulunuyorsa; bu kişinin daha büyük ve daha önemli konularda da dürüst olmama ihtimali yüksektir!

Örneğin filmde David (liseli kızımızla ilgilenen olgun adam) ve kankası bir yerlere girip sanat eseri çalıyorlar. Ve Jenny, onların hayatlarını bu şekilde kazandığını öğreniyor. Yani bu ve bu gibi usulsüzlüklerle. İlk başta tepki gösteriyor ama David, adeta halkla ilişkiler uzmanı tavırlarıyla, nerde ne zaman neyi nasıl söyleyeceğinden emin, ikna kabiliyeti yüksek beyefendimiz, gidiyor ve ikna ediyor kızı: Onlar, diyor, bunun bir sanat eseri olduğunu bile bilmiyorlar, biz çalmadık aslında bu muhteşem eseri 'özgürleştirdik', gerçek değerine kavuşturduk! gibisinden zırvalıklarla... Kız da, şirinlik abidesi, masum&akıllı kızımız, hemen yumuşuyor, gülümsüyor... Ve olay kapanıyor orada.

Aslında kapanmıyor!

İşte o suç ortağı kankayla, her yere, pahalı gece klüplerine, konserlere şunlara bunlara beraber gittikleri, kız 'rüya sona erdiğinde' konuşmaya gittiğinde soruyor: Bunca zaman, neden evli olduğunu söylemediniz? (kankanın bir de sevgilisi var, hep beraber takılıyorlardı)

O da yanıtlıyor; sen de sanat eseri çaldığımızı gördün, ama bir şey söylemedin...


----

Ve sonunda kız DİKKAT SPOILER!!! Oxford'a gidiyor... (Önce tabi, aklı başına geliyor)

Bakalım ben Harvard'a gidebilecek miyim?

---

Şimdiiii.... Bu kayda ismini veren şiirden bir bölüm yazmak istiyorum, ve yazıyı öyle bitirmek. Walt Whitman'ın Abraham Lincoln'ün ölümünden sonra Amerika'yı temsil eden 'gemi' metaforuyla, yazdığı o güzel şiir:

"but o heart! heart! heart!
o the bleeding drops of red,
where on the deck my captain lies,


fallen cold and dead."

5 yorum:

  1. 'o captain! my captain!' ölü ozanlar derneği'ne alternatif bir isim de olabilirmiş sanki. kimileri çeviri şiir okumaz, şiirin kimyası bozulmadan çevrilemeyeceğini düşünerek. haklıdır da aslında. orijinalinden okumak derler. öte yandan her yabancı dili de öğrenemezsin ya. ama gerçekten iyi bir şair çevirince iyi oluyor bence.

    YanıtlaSil
  2. bence de çeviren kişide, iyi bir çevirmen olmasının yanında biraz şairlik de varsa, zaman zaman iyi kıvırttıkları oluyor bu işi, ama bazen de çevirisi kesinlikle aynı tadı vermeyebiliyor. ölü ozanlar derneği'ni izlediğimde 10 yaşımda falandım herhalde. (pek bir şey hatırlamıyorum) kesinlikle yeniden izlemeliyim!

    YanıtlaSil
  3. blogun tasarımı değişmiş sanırım. böyle değildi sanki. şu hali çok güzel yalnız. canlı.

    YanıtlaSil
  4. an education'ı izlemiştim. hoş filmdi. müzikler süperdi. eylem insandır sözü de başlı başına bir hayat felsefesi. saint-exupéry de böyle düşünüyordu. macera adamı tabi.

    YanıtlaSil