Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Çok Saygıdeğer ve Mahallemizin Gülü Olan Sayın Hostes Hanım...

SÜRPRİİİİİİİİİİİİİİİİZ! Kültigin Almeida'ya geldi. (Şok! Şok! Şok!)



Kod Adı: Kültigin

Saç tipi ve rengi: Dalgalı, kumral

Göz tipi ve rengi: Tehlikeli, yeşil

Boy, pos: Yerinde

Kilo: Azcık zayıf (zayıf ama kaslı) (maşallah)

Tarz: Mahalle delikanlısı (harbi delikanlı demek daha doğru olur.)






Kültigin'in bana bir daha mesaj atacağına bile çok fazla ihtimal vermiyordum... Ama attı. Kültigin'i bir daha görebileceğime bile fazla ihtimal vermiyordum... Ama... Şimdi veriyorum!!!

Genelleştirilmiş bir eşgalden sonra Kültigin'i biraz daha tanıyalım:

Kültigin benim eski sınıf arkadaşım (üniv.) O sonradan geldi. Oldukça çalışkan, hırslı bir çocuk olarak tanıttı kendini. Bir de Texas'lı misali uzun ayakkabılar giyen, elinden sigarası düşmeyen, kendine özgü şivesiyle konuşan bir deliganlı arkadaş olarak. O maçoluğa karşın, çocukta bir surat var, sanki bebek, bebek... Sanki yareppim yaratırken 10 kişinin vaktinden çalıp da buna harcamış gibi. Öyle özenli. Yunan heykeli gibi bir ağız, burun, bronz ten rengi ve yeşil gözleriyle bence tartışmasız sınıfın en yakışıklısı idi. Gelgelelim, çocukta inanılmaz bir işte nasıl tarif edilir... Tam bir maço? :) Kıro? Kıro değil aslında yaa, kıyamam, öyle demeyelim. Şey; ermmm... biraz... EGZOTiK? evet. :) Ama ilk geldiğinde bir beğendim ben bunu... İçten içe... Arkadaşım Candy biliyor biliyor bir tek falan... Sonra ben bir yandan da Orion'ı unutmaya çalışırken, platonik duygularımı Mr. Scientist'e yönlendirdim, Kültigin arada kaynadı falan. Sonra onun başka kız arkadaşı vardı uzun süre vs vs vs... Kültigin'le pek çok denebilecek kereler aynı ortamda olmamıza rağmen fazla bir muhabbetimiz yoktu. Ama zaten kızlara karşı falan mesafeli duran bir çocuktu. (Artı puan. çilinnk. Hanesine yazıldı.) Ve de bence bana biraz önyargısı vardı. Beni biraz işte... Şımarık bi kız gibi falan gördüğünü düşünüyorum. Bir de benim önceden arkadaş olduğum sonradan aramın fena halde bozulduğu Frederick'le yakın arkadaş. Frederick ortak projede az eziyet etmemişti yok yere bana, ağlatmıştı bile falan... (Uzun hikaye)

Sonnaaaa... Şimdi Kültigin'le aşk geçmişimize gelelim. :)

Son bir yıl içerisinde birkaç kereler şüphe uyandırıcı davranışlar sergiledi. Yani işte böyle şüphe uyandırıcı bakışlar, uzaktan uzaktan gözlemlemeler, süzmeler, Baby Jean sen kilo vermişsin demeler falan (normalde baya mesafeli çocuk ya... öyle o kadar arkadaş canlısı değil) Sonra facebook'tan eften püften şeyler için mesaj atmalar, arada 'tatlım' demeler, fln filan gibi şeyler.. Amaaaa, tabi ki ben ufak şeylerin üzerinde durup da boş yere ümitlenmemeyi 15 yaşımdan beri biliyorum! :D

Fakat...

En son mezuniyetten önce face'ten mesaj attı gene. Ne zaman Isadora'ya döneceksin, ne zamana kadar Isadora'dasın falan gibisinden, sonra pat diye görüşürüz o zaman dedi, ki bizim sınıf bayaaa kalabalık ve dediğim gibi, öyle bi arkadaşlığım samimiyetim, hadi kalk bi kahve içmeye gidelim'im falan olmayan bi kişi. Sonra da hemen ekledi: "Olmaz mı?" Ben de, evvelden içimde kalan ona karşı bi hoşlanmışlık var ya, herhalde onun da etkisiyle, 'heves krizine girmiş gibi' "olur neden olmasın" dedim. (Yuh be Baby Jean! İnsan biraz naza çeker. Ay bilmem ki, falan der dimi :))  O da pek bi sevindi falan. Sonra tabi ikinci etaba geçtik. 

İkinci etap: MSN

Valla... Çocuk çok fazla cüretkardı. (Mr. Macho, Excuse me, but you are so DARING!) Direk "gelmek isteyene kapım açık" gibi laflar etti. (maçoyuz ya bi de. Tam öyle laflar işte) Benim şalterler attı tabi. (Sanki ben yalvardım. Halla halla. Gerard Butler mısın sen ne zannediyosun kendini sen  be!!! *Tamam sakinim ben*) İşte ben de o zaman hadi yolun açık olsuna getirip, ciddi ciddi hayatında başarı falan diledim. (Şaka gibi:)) Sonra beni baya fazla köşeye sıkıştırdığını hatırlıyorum...

Aramızda şöyle bi muhabbet geçti:

Kült: Bugün neden benimle hiç konuşmadın?
B.J.: Sen de benimle konuşmadın.
Kült: Yoldan yeni gelmiştim, çok uykuluydum.

(...)

Çünkü 1,2 gün nette muhabbet edip, gerçek hayatta tanımıyorum ki ben seni, sen kimsin ki, modundaydık. Ya da dım. Ya da karşılıklı (karar veremedim)

Sonra konuştuk ettik msn'de bilmem ne...

Kült: Biz daha önce hiç bu kadar uzun konuşmamıştık. Şimdi konuştuk. İyi oldu. Demi?
B.J.: Üç senedir uykuluymuşsun demek ki.
Kült: Sen beni uyandırmak istememişsin demek ki...
Kült: Ha, öyle mi?
Kült: Evet ya da hayır?
B.J.: Kim bilir...
Kült: SEN bilirsin.
B.J.: Rabbisi bilir.

:)) Böyle konuşmalar... Sonra bana garip garip sorular sordu. Ne bileyim işte... Tanrı inancım, içki alışkanlığım var mıdır yok mudur, falan filan. (Evlencek kız arıyo herhalde? Bu ne ya, oğlu askerden gelmiş anneler gibi... :))

(İçki, çok ender zamanlar haricinde kullanmıyorum, Tanrı inancım da var bu arada. Burdan tüm hamama giden, kız bakan, kız süzen oğlan analarına duyrulur. Fakat ev işi hiç bilmem. Yemek de pek yapmam. Daha çok yan gelip yatarım.)

Sonra bu Kültigin'in 'takıldığı' bi kız vardı; onun açıklamasını yaptı kırk saat falan bana. İşte hataymış bilmem ne. Kız kaşarmış, öyle ima etti. Sonra kız bundan hamile kalmaya çalışmış. Buna yalan söylemiş, yumurtalıklarında bi sorun var, bişey var diye, meğersem sapasağlammış. Bi hikayeler... Yalnız, bu muhabbet her nasılsa biraz komikti. Biraz da uygunsuzdu tabi, bu kadar anlatması falan. Ve sağol yani dedim; bana böyle şeyleri anlatarak ikinizi yatakta hayal ettirttin! (İçimden dedim tabi.)

Sonnnaaaa... Kültigin bana biraz yavan bi müzik gönderdi. Pek... 'tarzım değil' öyle diyeyim. Ama daha sonradan kendine gelip (birileri tüyo vermiş herhalde) Lady Gaga falan muhabbeti yapmaya başladı. Böyle her mesaj attığında bi American Pop Music muhabbeti açıyor vesaire. Ondan sonra... Msn'de zaman zaman değişen nickname'lerime de gösterdiği ilgi ve alakayla bugünlere geldiiik... Zannediyorum o Isadora'dayken görüşmeyi planlamıştı. Ama ben pek oralı olmadım. Sonra da dedim artık ben Almeida'ya geldim. Aramaz sormaz herhalde...

Fakat... Kültigin vazgeçmedi!

Almeida'da bi şirkete birkaç evrak teslim etmesi gerekiyormuş... Hiç yolları bilmiyormuş. Vesaire vesaire. Ben de dedim iyi bu taraflara uğrarsan bişeyler içelim. Ve 2 gündür gözüm telefonda. Ne Kültigin'miş anasını satıyım! :D Gerçi, görüşsem nolur görüşmesem nolur adam zaten Almeida'da çalışmayacak ki... Ve istemiyorum bi 2 ayrı şehir ilişkisi şusu busu... Ve ayrıca aramızda dağlar, yollar, imkansızlıklar falan filan. 

Acaba diyorum, bu pis Kültigin, ben onu götürür ederim falan o da kolayından kendini gitceği yerlere götürttürmüş olur falan diye mi aradı?

Yani beni telefonla arayıp hadi buluşalım demesi o kadar uzak bir ihtimal gibi geliyor ki şu an...Çünkü gerçek hayatta cidden merhaba-merhaba'nın dışına taşan pek bi konuşmamız yok.

Bütün bu özgüveni de, kız arkadaşlarla konusu açılınca benim: Ay bence sınıfın en yakışıklısı KÜLTİGİİİİNNN.. O ne gözler öyleeee.... Oo ağızzz oo burunnnn.... Özene bezene yaratmış Yaa-repp-piiğğhhhiiimm... tarzı ballandıra ballandıra konuşamalarımın bi şekilde kulağa gitmesinden aldı.

Ve belki de 'bakışlarım, yüreğini Bursa çeliği gibi deldi.' KİMBİLİR? :)) Ona da, harbi bi delikanlı olarak 'duygulu hislerini' bana açmak düşer o zaman. :p

BAZI EK NOTLAR:

-Annem ve anneannem Kültigin'i gördüler. Ve tabi ki Çarşı nasıl her şeye karşıysa, onlar da Kültigin'e karşılar.
-İlk başta Kültigin'in bana bu ani yaklaşımının tıpkı Küçük Sırlar dizisindeki gibi bir iddia olayı olabileceğini düşünmüştüm.
-Hala Kültigin'in bana çıkar amaçlı yanaştığı konusunda şüphelerim var. (Bende biraz paranoyaklık da vardır ama gözü açık olmak lazım bu zamanda!)
-Bence zaten büyük ihtimal, cesaret edip aramayacak. Ve Kültigin defteri de burada, açılmadan kapanmış olacak...
-Bi arkadaşım bu durumu Rus kızların Türk erkekleri beğenmesine benzetti. Ben de "Ay ne maçooo... çok karizmatiiikkk.. OH MY GOD, I love Türk Erkeği" modundaki Ruslar gibi hissediyorum kendimi.
-Kültigin'le karşı karşıya bi cafe'de oturup da ne konuşabileceğimi de bilmiyorum açıkçası!
-Hadi hayırlısı...

Kaygısızlar'daki Kültigin mektubu "Senin Kültigin'in..."diye bitiriyordu. (Ay ne romantik! :D)

Ben de o zaman;

SENİN Baby Jean'in,

xxx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder