Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Hayır İstemem Bir Başkasını Yalnız da Ayağa Kalkabilirim

Tanıdığım bir kız vardı. Ara sıra sohbet ederdik. Ara sıra sessizleşirdi, o zaman yalnız kalmak isteyebileceğini düşünüp üstüne pek varmazdım. Bugün bana yalnızlıktan nefret ettiğini söyledi. Bugün bana, loş bir balkonda otururken; aramızda, tam ortada, yeşil bir bitki, şu ana kadar değer verdiğim herkes beni hayal kırıklığına uğrattı, dedi.

 Salonda Cem Adrian çalıyordu: Hayır istemem bir başkasını, yalnız da ayağa kalkabilirim. Anlatmasını bekledim. Bir şeyler daha söylemesini. Konuşmaya çalıştım. Olmadı. Sorular saçmaydı.

Karanlığın iyice inmesini bekledim. Bir şeyleri bekledim, ortadaki saksının kırılmasını, toprağın dökülmesini, yaprakların fırtınada dört bir yana dağılmasını........bekledim. Balkonun kenarlarındaki tüm çiçeklerin bir anda solup yere düşmesini...Bir şeylerin olmasını bekledim çünkü sessizlik çok asil ama çok acı veren bir protesto tarzıydı. Çünkü içinde taşıdığında, gözyaşı çok ağırdı.

Gece bazen çok sessiz. Bazen çok gürültülü. Gecenin gürültüsü içimdeki isyandan mı bilemiyorum?

Birini unutmak bazen sonbaharın bitişi kadar hüzünlü olabiliyormuş... Sonbaharın bitişi hüzünlü olur mu hiç? Ama belki ben sonbaharı sevdiğimden...
Aramızdaki saksıyı çektim sonra. Sandalyemi ona yakınlaştırdım. Eğildim, dedim ki, sen bir ağaç değilsin ki yaprakların dökülsün, sen Cem Adrian seven bir kızsın, dedim, sadece... Ama bir ağaç değilsin! Bir dere olabilirsin, bir rüzgar, evet, belki okyanusunu kaybetmiş bir dalgasın.. Ama...

... "Daha önce bırakıp gidenlere beni neden terk ettiklerini hiç sormadım. Sana da sormayacağım." dedi. Ben seni hiç bırakmadım ki, demek istedim, ellerini tutmak, lütfen böyle konuşma, demek istedim. Kalktı. Müziği kapattı. Sonra ne oldu bilmiyorum. Bir dere gibi, topraklarımdan uzak köylere aktı....gitti... Bir rüzgarın pencereden  usulca çekilişi gibi, sustu daha derinden, okyanusunu aramaya giden bir dalga gibi kollarını açıp sarılabileceği sahillere gitti...

Onun adı "Sonbahar" değildi.

-B.J.

1 yorum:

  1. b.j, blogunda okuduğum en iyi yazın bu.

    neden biliyor musun. yaşadığın bir anı bu kez gerçekle kurgu arası edebi, soyut bir dille anlatmışsın.

    sonbahar.

    neyse ki sonbahar değil. başka baharlar da var.
    :)
    baharların sonuncusu olsa ve sadece yaz ile kış olduğunu düşünsene.
    :)

    YanıtlaSil