Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Dancer In the Dark

Dancer dancer derken... O iç buruklayan filmi hatırladım. (Ah Björk ah, böğrümü yakmıştın durduk yerde. Hele o idam sahnesi...)

Ben o filmde en çok Björk'ün yavuklusuyum diye ortaya çıkan herife kızdım. Lan, madem seviyom dion, madem bi ilgi bi alaka bu kadına, e idam edilmemesi için gereken avukat parasını da o lanet olası kamyonunu satıp, bişey yapıp bulsana!!! Bi insanın hayatı söz konusu...Hem de sevdiğin insanın. İnsan, dilenir, yalvarır, tövbe estağfurullah kendini satar gene bulur be!!!



Neyse...Benim dünden beri gene Orion krizim tuttu. Kronik bi hastalığa dönüştü bende... Nüksediyor hep.

Sonra bu öğlen DANCER geçirdi bunu. Kod adı: dancer. Benim Isadora'da bir süre gittiğim Latin Dansları'ndan tanıdığım bi çocuk... Elektrik elektronik mühendisi... Eli yüzü düzgün... :p Uzun boylu. (Evet bu önemli!) Kendisinde genel olarak deniz kıyısındaki şehirlerde yetişmiş insanlara özgü o rahatlıktan var. Modern.. (Kültigin'le kıyaslıyoruz!) Ama gene de Kültigin'e benim daha başka bi zaafım var. Orion'ı andırmasından mı bilemiyorum? (Bronz ten-yeşil göz ikilisi-ki çok tehlikeli!) Kültigin'de sanki daha mert, daha deli bi yürek var! (Ahah! nası bi laf oldu bu şimdi? :))

Akşam olsun da Kültigin'le msn'de konuşayım diye iple çekiyorum. Ne o dancer'mış. Benim halis mulis harbi delikanlı erkeğim Kültigin yanında halt etmiş! Peh! Bi de çocuk kompleks yaptı beni kıskandı işte ondan daha iyi bi üniv.deyim falan filan diye... Hiç gelemem!

Orion ise Kültigin'in birkaç üst versiyonu gibi. Daha tabi yontulmuş falan... Daha kültürlü... Daha Batılı tarz...Vs vs vs... Ama şu lanet olası Orion'ı kafamdan atmam için ne gerekiyor anlamıyorum? Mantıklı düşün Baby Jean, bu herif seni düşünüyor mu bi kere? Belki başka bi karının koynunda, belki onla evlenme hayalleri kuruyor, belki seni lanetle anıyo, yüzünü görmek istemiyo...Yani 4 sene çok uzun bir zaman, ne bekliyorsun, bi 4 sene daha geçmesini mi? Ömrünü böyle mi tüketeceksin? Böyle mi yaşlanacaksın? Hep bir umut, hep bir umut...

Bir de en son Şubat ayında kör olasıca Facebook'umda ekliyken ilişkisi olmaması durumunu fark etmeme istinaden, hala aşkı bulamadığını, hala yalnız olduğunu, hala ne bileyim kendimin onun için özel olduğunu düşünmem APTALLIK! Ama kendime hakim olamıyorum. Keşke bu düşünceyi beynimden ameliyatla aldırabilsem. Bir zararlı kisti aldırır gibi. İltihaplı bir dokudan kurtulur gibi, ona ait düşüncelerimden kurtulabilsem!...

Ama  yüzü aklımdan gitmiyor...Sesi... Bana bu kadar nasıl sinmiş onu anlamıyorum? Sanki çok fazla 'ben'den, çok fazla bana ait bir şey gibi... Sanırım o dönemdeki 'ben'i en iyi tanıyan, belki de tek insan olduğu için, anlayan... Herkesin bir yüzeyi, bir de derini vardır ya, o derine inen....

Bu fikri başımdan atabilmirem. :(

Tabiri caizse 'gururumu yerler altına serip' onu tekrar face'e mi eklesem? Neden sormadım beni niye sildiğini sanki? NEDEN? Gerizekalı, belki de cevap vermezdi. Kendimi yiyip bitiriyorum burda. Kendimi yalnızlığa demirliyorum. Üzgün, ağlamaklı bir gemi gibi, kendi gözyaşının okyanusunda yüzen...

"Don't leave me here, by myself. I can't breathe..."  -Evanescence, Farther Away

1 yorum: