Bu blog'ta yazılanların her hakkı yazarın kendisine aittir. Kaynak gösterilmeden ve izni olmadan hiçbir yerde yayınlanamaz.

BALODAKİ DAVETLİLER

Popüler Yayınlar

3 Kasım 2010 Çarşamba

Bir Akşamüzeri Güneş Battı Ruhumda & Yıldızlar İntihar Etti

Bugün ne oldu bilmiyorum; birden moralim yıkıldı; tıpkı dizersin ya üst üste bazı yarışmalarda kadehleri; çok güzel gözükür ya hani; ama bir tane daha dizersen sanki yıkılacaktır; ya da bir parmak dokunuşuna bağlıdır; çok hafif bir nefes, çok ufak bir dalgınlıkla birden... Hepsi yerde....


Bu gerginliğim sınav yaklaştığı için mi bilmiyorum... 

Bugün olanlar:

1. Sabah kursa gittim, deneme sınavı olduk, her şey güzel. Sınavdan önce Y.H. ile karşılaşmayı umuyordum ama  onu ortalıkta göremedim. (Onu gördüğüm zamanlar daha keyifli oluyorum.)

2. Deneme sınavı sonrası Bayan Fakülte Derecesiyle güzel bi cafe'de oturduk. O bana her zamanki gibi unutamadığı eski sevgilisini anlattı. O şu an karşında olsa, ona ne derdin  diyorum; "Seni sevmiyorum" derdim diyor, istemiyorum diyor, onunla olmaz diyor, benim daha kültürlü daha ağır, daha kendi halinde birine ihtiyacım var; onun gibi ortamların çocuğuna değil diyor. Ama durmadan da ondan bahsediyor; şöyle bir psikolojik ruh hali içerisinde olduğunu sezdim; kendisinde olan duyguları ona aktarıyor; yani diyor ki, biliyorum, o beni unutamadı... Ama çocuğun onu unutamadığına dair hiçbir veri yok, üstelik bunu aldatmış tutmuş bunun bi yakın arkadaşıyla çıkmış beraber olmuş falan. Çocuk listesinde olmamasına rağmen facebook'unu takip edip çocuğun post ettiği videoları yazdığı şeyleri vs. kendine yoruyor; biliyorum çok üzüldü, yıkıldı, bunları biliyorum, eminim, vs. diyor; ben de başımı sallıyorum. Oysa yıkılan kendisi. Ama bunu ona söyleyemem tabi. Acıyla, üzüntüyle, onu kaybetmeyi kendine yedirememekle yüzleşememiş olduğunu görüyorum. Zaman zaman verdiği örnekler gerçeküstü noktalara varıyor; diğer çıkmayı denediği ama olmadığı tiple ise- Orion'ın adaşı- ilgili bazı paranoyalar yaşıyor; örneğin onun kendi bilgisayarına girdiğini hack'lediğini falan düşünüyor; oysa buna dair hiçbir veri yok; ama sorduğun zaman son derece emin... Aslında tüm bu duygular tanıdık geliyor; ve gitgide alışıyorum Bayan Fakülte Derecesi'ne; ilk başta iyi anlaşabilecek olmamıza pek ihtimal vermemiş olmama rağmen. Komik yanlarını keşfediyorum ve hoşuma gidiyor... Yalnız onun bana şöyle bir zararı var; o eski sevgilisinden bahsettikçe onu bana anlattıkça bende Orion'ın anıları canlanıyor; ve bu hiç iyi olmuyor. İster istemez Orion'la ilgili bazı şeyleri, bazı hatıraları anlatırken buluyorum kendimi. Bugün dedi ki, "Baby Jeans sen Orion'dan bahsederken gözlerinin içi gülüyor, yüzünün şekli değişiyor, o kadar belli ki..." Ve sonra bende gene Orion'la görüşme isteği canlandı; şu an mesela ÇOK İSTERDİM onun sesini duymayı, onunla sohbet edebilmeyi.... Onun elinde benim yalnızlığımı dağıtan bir asası vardı, o öyle biriydi; öylesine tanıdık, öylesine ailedenmiş, bendenmiş, ruhuma aitmiş gibi....

Şimdi ise sanki bendenmiş gibi hissettiğim bir başka kişi var; kurs hocası: Y.H.

Bayan Fakülte Derecesi ile yemek yedikten ve sohbet ettikten sonra (ki iyi vakit geçirdim) kurs binasına geri döndüm çünkü soracak sorularım vardı, Bayan Fakülte Derecesi bir manisinin çıktığını, uzun zamandan beri görüşmediği bir arkadaşının geldiğini, bu sebepten soruları şimdi soramayacağını her zamanki yarı ciks yarı tiki yarı sosyete yarı 'kırıtkan' (kırıtık? :p) tavrıyla özür dileyerek ifade etti. Hoca da ona gülüyordu; bana çok yakın duruyordu, arada bana bakıyordu...

Sonra yan yana oturduk; esprili bir şekilde sordum soruları, bir iki tanesini bilemedi falan, onları ödev verdim ben ona : )) Karnı çok acıkmış. Sonra kankası geldi arada; duyduğuma göre Samantha'yla dışarı çıkıyormuşunuz, yoooh ben izin vermiyorum falan filan tarzı takıldı gene. Samatha da (şu şüphelendiğim kankası) aaa bi sevgilim bi sen, habire sizden mi izin alıcam, ayol, tarzı bi laf etti. Yani aslında boşuna şüphelenmişim gibi bir şey. (Facebook'ta da gözüküyor zaten 'relationship' durumu) Sonra biraz daha soru sordum ama hoca çok yorgundu, yarın sorsan olur mu falan dedi, her zamanki içtenliği ve şirinliğiyle. Sonra yarın akşam dersiniz var mı? dedim, varmış, Cuma da varmış, Cumartesi de varmıııış... Pazar yokmuş. Tamam o zaman Pazar gelirsiniz projeye dedim. (Bazen siz bazen sen diyorum ona) Ama o an anladım ki vakti çok dolu; o an bi bozuldum, bi kötü oldum, ama neye niçin bilemiyorum? O an, bir de Samantha adlı kankasının onunla konuştuğu anlar... Sanki böyle anlarda başka dünyalara ait olduğumuzu anlıyorum; ve ümitlerim dilek mumları gibi sönüyor, ufak rüzgarlarla... Sanki içim birden kapkaranlık bir ibadet yerine dönüyor; sanki dualarımın iki duvar arasında kaldığını ve asla göklere ve Tanrı'ya ulaşmadığını, ulaşmayacağını anlıyorum... İşte böyle duygular. Bugün böyle hissettim. Bugün böyle yoğun duygular hissettim. Ve hüzün belime sarıldı, saçlarımdan tutup başımı göğsüne yasladı; sen benimsin dedi; bana aitsin...






Bazen boşuna alınganlık yaptığımı düşünüyorum. Bazen de kendimi sabırsız ve küskün bir çocuk gibi hissediyorum; yoksun bir çocuk gibi... 

Neden bir türlü bir aşk giremiyor hayatıma? Sanki bu yöndeki kaderin tüm kanalları tıkalı. Sanki evren kapatmış benim aşka dair kapılarımı ve geçit yok; sanki bir kara delik; sanki bir çıkmaz sokak. Sanki bir şanssızlık!!! Sebebini bilmiyorum ama ısrarla istiyorum, ısrarla gelmiyor bana büyük bir aşk! ("Hep mi bekler, hep mi bulamaz?") Bazen kısmetsiz olduğumu düşünüyorum... Bazen de bunu kriterlerimin diğer kızlara göre hem fiziksel; hem diğer yönlerden daha yüksek oluşuna bağlıyorum... Gönlüm kolay kolay ısınmıyor birine. Isındığı nadir zamanlardaysa, olmuyor... Olmuyor işte... Bazen sonsuza dek yalnız kalmaktan çok korkuyorum; 35 yaşında ve hala bekar olmaktan; hiç ama hiçbir zaman aşkı bulamamış olmaktan...Tüm bunlardan çok korkuyorum...

Bende sorun ne bilmiyorum? What's wrong with me, ma? Neden benden vazgeçiyorlar? Ben istedim ki hayatımda benden hiç vazgeçmeyecek birisi olsun... Beni çok ama çok sevsin; sanki tüm hayatı boyunca beni beklemiş gibi, sanki tüm hayalkırıklıklarında, hayat onu her incittiğinde, her düştüğünde, her canı acıdığında, her kalbi kırıldığında; belli belirsiz, uzakta, siste bir siluet gibi, beni düşünmüş olsun, ben olayım onun hiç ihtimal vermediği hayali...

(Soundtrack: And Love Said No -Ve Sonra Aşk "HAYIR" Dedi... A BIG, FAT "NO"!!!)

Bazen gerçekten merak ediyorum; çoğu insanın yorumuna göre çok güzel bir kızım, neşeliyim, güleryüzlüyüm, tatlı konuşuyorum, iyi eğitimliyim, kültürlüyüm, tatlıyım vs. peki niye ben diğer çoğu kız kadar mutlu olamıyorum?  Niye benim 'aşkım' 'sevgilim' olmuyor bir türlü? Diğer çoğu kız benim şu ana kadar es geçtiğim ya da reddettiğim gibi tiplere tamah ettiğinden ve ben ısrarla o hayalimdeki tatlı, güler yüzlü, iyi kapli, yakışıklı prensi beklediğimden mi? Umarım seneleeer, senelerce beklemem. Ama şanssızım evet; çünkü şu ana kadar istediğim gibi bir 'kısmet' çok az çıktı karşıma; hatta hiç... Yakışıklı olanlar diğer kriterlere uymadı diğer kriterlere uyanlar yakışıklı olamadı. Bir Orion vardı işte... Y.H.'de ise kriterlerin çoğu umurumda bile olmadı; örneğin İngilizce bilmemesi, pek o kadar kültürlü olmaması vs. Çünkü onun kişiliğine çok ısınmıştım, çok sevmiştim konuşmasını, tarzını, yaklaşımını, tavırlarını, iyi kalpli, yardımsever hallerini, mutlu hallerini...

"Kill me
I begged and love said no
Leave me
for dead and let me go
Kill me
I cried and love said no
Kill me
I cried and love said no"

-Biraz önce msn'den üni.den bi ark. mesaj attı, beni yurtdışı eğitim fuarına davet etti, azcık moralim yerine gelir gibi oldu, niyeyse? : ) -

Eveeet....

Aslında düşününce Y.H. hiç mantıklı gelmiyor. Geçen üni.den bi ark.la sohbet ediyordum ismi B.K. olsun; B.K. diyor ki; seçicilik falan da değil; sen GARANTİCİSİN. Belki de öyledir... Mesela Y.H. bana şimdi; olmayacak bir iş, sadece bir macera gibi geliyor, o yüzden bir yandan da 'hiç girişmiyorum'. Tıpkı bir zamanlar Orion'ın geldiği gibi... Orion da o zamanlar; üni.ye başlamanın arifesinde, gencecik bir goncagül bir yeni açmış yonca yaşlarımda, çok mantıksız gelmişti. Şimdi de yurtdışında doktora yapmayı düşünen birine; böyle mütevazi bir hayatı olan ve hayatı boyunca mütevazi yaşamış bir öğretmen; hiç uygun gelmiyor... Tatmin etmiyor? Onunla bir gelecek göremiyorum? İşte ben durmadan böyle hesaplar yaptığım için yalnız kalıyorum. Baştan beri fazla akıllı olduğum için...  Oysa biraz aptal olsam; biraz iki, üç güzel lafa kansam; biraz kapılsam... "Sometimes I wish for a mistake..." Bazen bir hatayı diliyorum demiş, No Doubt, işte öyle... "All I ever wanted was the simple things, a simple kind of life..." Tek istediğim basit şeylerdi; basit bir hayat... "I always thought I'd be a mom" der sonra, sonra "You seem like you'd be a good dad" iyi bir baba olurmuşsun gibi bi his var içimdeee... İşte böyle şeyler... Nasıl da çelişki içindeyim kendimle! Bir yandan evlilik, karı-koca olmak, mutlu küçük aile ve anne olmak gibi şeylere heves ederken, bir yandan herhangi bir işte çalışmak hep o işe gidip gelmek, mazbut bir hayat vs. yavan geliyor, istemiyorum... Daha fazlasını arzuluyor gönlüm; örneğin büyük dayımın yaşadığı gibi bir hayatı; Hawaii'de, San Francisco'da, sonra dünyanın çeşitli yerlerinde; bol gezme, bol eğlence, macera.... İçimdeki maceraperest ile içimdeki geleneksel Türk kızı'nı bir barıştıramadım gitti...

Canımı sıkan diğer bir şey rejimimin  bu ara hiç iyi gitmiyor olması. Kilolarımdan nefret ediyorum. Artık ince olmak istiyorum. Tıpkı Bayan Fakülte Derecesi gibi İNCE... 80 kiloymuş o bir dönem; şimdi 50. 30 kilo dile kolay. Nasıl verdin diyorum, birden gitti diyor, birden erimiş. Kardan kız mısın mübarek? Desene deli gibi rejim yaptım koştumkoşturdum kan terler içinde kaldım her Allah'ın günü, burnumdan geldi, diye? Töbe töbeee :)))) Ayrıca geçenlerde "Hiç inanma, bütün erkekler zayıf kızları beğenir!" dedi, çok sinirlendim. Yok öyle bir şey bi kere, ben çok duydum balıketli sevenleri? Hem ne münasebet, ben zayıf değilim ve yüzüme nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorsun ki? Patlatcaktım bi tane, ama geçti artık...

Lanet olsun...Bana da...Kilolarıma da.... O çok ince olduğu için onun yanında çok iri hissediyorum zaten kendimi. Ve o hem de o kadaaar kilo vermeyi başarmış ve ben şurda 8-10 kiloyu bi türlü veremediğim için bi o kadar da başarısız hissediyorum. : ( Üf!!!



Ayrıca en güzel yaşlarım böyle yapyalnız geçiyor, ona da bozuluyorum... Pofff... Pıffff.... Şu master başladığında belki bir kıpırdanmalar olur.

Bu gece bütün doğmadan ölen aşkların şerefine içiyorum!!!

6 yorum:

  1. Salak mıyım neyim..Y.H. ödüllü sorular sordu hepsini de ben bildim, ama ödülleri birkaç (3-5) seferdir vermedi diye alındım gücendim, benden hoşlanmadığı beni istemediği kanısına vardım...

    Pfff... can sıkıntısı...

    Oysa güneş parlıyor, ve alternatifler var, ve uzun dalgalı saçlarım, koyu lacivert kotum, eflatun bluzumla ne kadar iyi hissediyordum kendimi sabahleyin!

    Ve Almeida'da olmak mutlu ediyordu hani...

    Şimdi gene bir yokluk duygusu...Bir Orion hüznü.

    İnşa ettiğim mutlulukların üstüne üstüne gelen depremler gibi; tüm bu hüzünler!!...

    YanıtlaSil
  2. bak bu akdar sıkıntı akla zarar bide kursa fln gidiyomuşun emeklerini harcama bu arada ne kursu anlamadım:)üni hazırlıkmı?..

    YanıtlaSil
  3. yoo ben 22 yaşındayım:) başka bi kurs. (gene mi okumadın? :p şurda 2 taktik vericeksin onu da beceremedin :p :p :))

    YanıtlaSil
  4. aa ingilizce kursu flnsa kesin bnm kurstur:)okudum ya sanırım anlamıyorum:)ama diğerine ii taktik verdim:)

    YanıtlaSil
  5. bj, yazında herşeyi söylemişsin zaten. analizini de, öz eleştirini de, çelişkilerini de. kendin ve davranışlarınla ilgili tüm detayların, çıkış noktalarının farkındasın. bence, çok düşünüyorsun. kendini, erkekleri, hayatı bu kadar didikleme, sorgulama. herşey bir arada olmaz. biliyorsun, bizi biz yapan seçimlerimizdir. kariyer ile aşkı veya evliliği aynı anda sürdüremezsin. ancak, senin yolunu seninle paylaşacak bir erkek olur bu. bu tür bir erkek de olmaz zaten. çünkü, onun da bir yolu vardır. ve senin yolunda yanında gitse sen onu beğenmezsin. şu sıralarda, bence, gördüğüm, senin hedefin kariyer, iş, harvard olmalı. bu hedeflerine varınca karşına çıkacak erkeklerin de klası artacak. bunun yanında, şöyle böyle bir beş yılı iş, kariyere ayır. ilişki, aşk ile birlikte yaşamak veya evlilik farklı şeyler. biraz normal, detaya girmeden, hoş zaman geçirebileceğin erkeklerle zararsız flörtler yaşasan bu süreçte. kadınsal, hormonal yaşın daha erken zaten. bir de kariyer hedeflerin var. temizle bence zihnini ve hedeflerinden alıkoyacak ilişkilere girme. kariyer ile evlilik arasında kalma. zamanı gelecektir.

    ayrıca, aşk ile evliliği de bir arada görme.

    ayrıca, üzme canını. eğitim, güzellik, iş, kültür, bir eksiğin yok ki. kusurun da. kendini çok düşünüyor olman. engelliyor seni azıcık. kendini unutup, biraz hafifleyerek, başkalarıyla daha hafif ilişki kur bence.

    kendini üzme.

    insan her zaman kendini star, dayanılmaz hissedemez.

    bir erkekten beklediğin ilgi eksik olunca, orion haliyle yine aklında.
    keşke, ortam yaratsan da onunla karşılaşsan. yüzleşsen ve kafanı kurcalamasa.

    başarılı, verimli günler seninle olsun.

    YanıtlaSil
  6. adam ne yorum yapmış bea:)

    YanıtlaSil