Tüm kaybettiklerimin arasından yalnız ve "galip" çıktım.
Dün yine bir facebook kavgası ettik. Beni aramayacak, biliyorum. Oysa sesini duymak dünyalara bedel olabilirdi. O tatlı anlayışlı atmosferi; onun yanındayken başka bir ülkeye gitmiş gibi oluyorum; başka bir iklime geçmiş gibi... "Onun yanı"nı öyle çok isterdim ki bu akşam... Ama olmayacak biliyorum... Dünkü ben'i sevmedim. Çirkindim çok. Onun üstüne giderken Çirkin sözler söylerken. En sonunda dayanamayıp senin yaptığını ancak bi o.ç. yapar, derken! Ve deli gibi ağlarken... Konuşmayı ılımlı kapattık. Ama sanki bir şeyler öldü. Ben mi öldürdüm? Özendiğim bahçemdeki çiçeklerin bir bir solduğunu hissediyorum; ya da sanki bir gecede biri onları ezdi, geçti, gitti....
Hayatımda "sink or swim" noktasındayım. Karar verdim: yüzeceğim! Yıllar geçiyor... İnsanlar...Yüzler... Caddeler... Ya istediğim gibi bir hayatı kaçırıyorsam? Çocukluğumun tüm yaralarını taşıyan bu gri hastane kılıklı şehir Almeida'dan kurtulmak istiyorum. Hayat bir yerlerde akıyor; bir yerlerde tüm renkler, tüm tonlarıyla var, ve ses ve müzik ve keşfedilecek güzellikler... Ama Almeida'da ölmeden süre dolduruyor gibiyim.... Isadora'da nefes alıyordum. Isadora gibi bir şehre gideceğim. Denizin ve günbatımının olduğu kadehlere aşkların dolduğu bir şehre!
Ruhum yaralı ve kusurlu; ama ne değil ki? Beni sev; sev ki güzelleşeyim... River, geceler boyu seni düşledim hep; bir de seni unutabilmeyi... İçip içip kustuğum bi iksir gibisin. Ne yapacağım ben seni?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder